Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

İslam’da yanlış algılanan Gerçekler Allah ile Rabıta Kurmak.

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » İslam’da yanlış algılanan Gerçekler Allah ile Rabıta Kurmak.
share on facebook  tweet  share on google  print  

İslam’da yanlış algılanan Gerçekler Allah ile Rabıta Kurmak.

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
İslam’da

İslam’da yanlış algılanan Gerçekler

Allah ile Rabıta Kurmak.

Hz. Peygamberimiz ve sahabesinin yaşadığı İslam’ı yaşama öğretisi olan, tasavvuf için bilen de, bilmeyen de konuşuyor. Tüm toplumlarda var olan bu yaşama biçimi için nefret kusuluyor. Temel kaynağı Kur’an olan, bu öğreti sistemini kötüye kullanan, münafıklar yüzünden, kâmil insan yetiştirme mektepleri için insanlarımız tereddüt içinde, insanların Allah ile kandırılarak istismar edilmesi eskiden de vardı. Çağımızda da maalesef var. Bunun sebebi insanlarımızın bilmedikleri hususları, Allah’ın kitabından değil, el yazması kitaplar ile çözmeye çalışmalarından kaynaklanıyor. Bu konuda ayrıntıya girmeden evvel, bir ayeti inceleyelim.

16/NAHL-9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâcâir (câirun) ve levşâe le hedâkum ecmaîn”(ecmaîne).

“Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”

Yukarıdaki ayette, Allah sebillerin tespit edilmesinin kendisine ait olduğunu bildiriyor. Gerekçe olarak da yoldan sapanlar olduğu anlatılıyor. O zaman, hangi sebile (Yola, cemaate) tabi olacağımızın Allah’tan sorulması lazım. Hacet namazı ile nasıl sorulacağını önceki yazımızda anlattık. Allah’ın talebimize icabet etmesi olayının detayını bu yazımıza bırakmıştık. Önce, bir kur’ân öğretmenine ihtiyaç olup olmadığı hususunu açıklığa kavuşturmalıyız. Zira Tasavvufu kötüye kullananlar yüzünden, sakın bir veliye bağlanmayın diye akıl verenler pek çoğaldı. Bu konuda bakın Allah ne diyor.

21/ENBİYÂ-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne biemrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lelhayrâti ve ikâmessalâti ve îtâezzekâh (zekâti), ve kânû lenâ âbidîn (âbidîne).

Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah'a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyettik. Ve onlar, Bize kul oldular.”

5/MÂİDE-19: Yâ ehlel kitâbi kadcâekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâcâenâ minbeşîrin ve lâ nezîrin fe kadcâekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).

“Ey Kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) fetret devrinde (aralarının kesildiği zamanda), sizlere gerçekleri açıklayan Resûl'ümüz (elçimiz) gelmişti. “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi.” dersiniz diye (dememeniz için). Oysa size "müjdeleyici ve uyarıcı" bir Resûl gelmişti. Allah herşeyekaadirdir.”

32/SECDE-24: Ve cealnâminhumeimmetenyehdûnebiemrinâlemmâsaberû ve kânûbiâyâtinâyûkınûn.

“Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık, sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk'ulyakîn seviyesinde) yakînhasıl etmiş oldukları için.”

Allah’û Teâlâ Enbiya suresi 71-72 ayette bazı nebilerini saydıktan sonra, yukarıdaki 73. Ayette “Onları emrimizle hidayete erdirmek üzere imamlar kıldık.” Diyor. İkinci ayette de, nebilerin olmadığı zamanlarda (Fetret devri) nebi olmayan resuller olduğunu bildiriyor. Üçüncü ayette de, nebi olmayan, bu veli resuller için “Onlardan emrimizle Hidayete erdiren imamlar kıldık.” Buyurulmaktadır. Ayetler dikkatle incelendiğinde nebilerin hepsi, nebi olmayan veli resullerden birinin hidayete erdiren imam, diğerlerin hidayete vesile oldukları anlaşılıyor.

Dalâletten kurtulup hidayete ermek isteyen insanların, çağımızda Nebi olmadığına göre, insanları hidayete erdiren bir veli resulü bulup, ona tabi olunması gerekiyor. Onları Allah yönlendiriyor. “Emrimizle hidayete erdiren” ifadesinden, onların Allah’tan emir alıp insanları eğittiklerini anlıyoruz. Görüldüğü gibi Allah’ın emrinde olan bir rehber öğretmene ihtiyacımız var. Kutsal kitabımız böyle diyor. Atalarımız da bunu yaşamış. Biz de buna inanıyoruz. İnananlar bu öğretmeni arar. İnanmayanlara sözümüz yok. Onlar dalâlette kalmaya devam etsinler. Bu açıklamadan sonra şimdi, Allah ile iletişim (Rabıta) konusunun ayrıntısına geçebiliriz.

Ülkemizdeki din görevlilerinin çoğunluğu Allah, sadece Peygamberlerine vahyeder. Çağımızda nebi olmadığına göre vahiy kesilmiştir. Diyor. Gerçek İslam ile diyanet arasında maalesef anlayış farkı var. Allah, Ahzap suresi-40. Ayetinde “Muhammet nebilerin sonuncusudur.” Diyor. Diyanet Resullerin sonuncusudur. Anlıyor. A.İmran suresi-81. Ayette, nebilere Kitap verildiği açıklanıyor. Diyanet resuller kitap sahibidir. Nebiler kitap sahibi olmayan resullerdir. Şeklinde anlıyor. Bunun gibi anlayış farklıları var. Bu yüzden Osmanlıda olduğu gibi, Kur'ân'daki İslam yaşanamıyor. Mutluluk yakalanamıyor. İnsanlarımız arayış içinde.  Şimdi yaratıcımız ile nasıl iletişim kurabiliriz konusuna girelim.  Bu konuda kutsal kitabımızdaki birkaç ayeti inceleyelim.

42/ŞÛRÂ-51: Ve mâ kâne li beşerin en yukellime hullâhu illâ vahyen ev minverâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâyeşâu, innehu aliyyun hakîm (hakîmun).

“Allah'ın hiçbir insanla konuşması olmamıştır, illâ vahyileveya perde arkasından veya dilediğine izniyle vahyetsin diye resûl (melek) göndererek. Allah, bilir ve hikmet sahibidir.”

16/NAHL-43: Ve mâ erselnâ minkablike illâ ricâlen nûhîileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn.

“Ve Biz, Senden önce, kendilerine vahyettiğimiz ricalden (erkeklerden) başkasını (resûl olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o taktirde zikir ehline (daimi zikir sahiplerine) sorun!”

10/YÛNUS-2: E kânelinnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn (mubînun).

“Onlardan bir adama, "insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) müjdelemesi" için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki onlar için, Rab'lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”

Yukarıdaki ayetlere göre, Allah kulları ile üç şekilde iletişim kuruyor. İlk ayette Allah’ın konuşmasının İnsanların anladığı gibi değil, Kalpten kalbe, (sessiz bir vahiy) olduğu anlatılıyor. Yaşayan Allah dostları, bu ayette geçen, perde arkasından seslenme örneğinin, Hz. Musa’ya Allah’ın Tur dağında yapılan hitap olduğunu bildiriyor. Bir de resul vasıtası ile iletişim kurulduğu anlatılıyor. Bu resuller Nebi veya nebi olmayan veli resuller de olabileceği açıktır. “İhtilafa düştüğünüz konuyu, Allah ve resulüne götürün.” Ayeti, bunu anlatıyor.

İkinci ayete vahyedilen (kişi)’lerin erkek olduğu bildiriliyor. Bilinmeyen konuların, daimi zikir sahibi (Allah dostu veli resuller)’den sorulması anlatılıyor. Son ayette de insanları uyarmak için, Allah’ın dostlarına hitap edilmesinin bazı insanların acayibine (Şaşırmak) gittiği bildiriyor. Sadece bu ayet bile vahiy kesilmiştir. Allah ile iletişim kurulamaz, iddialarının yanlış olduğunu ispat eder. Bu ayetler yaklaşık 14 asır evvel Hz. Peygamberimize inmiştir. Buna rağmen, din düşmanları ile bazı diyanet görevlilerinin bu açık ayetleri yanlış anlamaları nasıl izah edilebilir.

Allah kullarının dünya ve ahirette mutlu olmalarını istiyor. Onun için kullarının nasıl inanmaları ve Dünya’da nasıl davranmaları gerektiğini anlatan kitaplarını indirmiş. Kitaplarının yanlış anlaşılmasını engellemek için de, Kur’ân öğretmenleri olan nebilerini, nebiler olmadığı dönemlerde de, nebi olmayan veli resullerini, dostlarını her devir ve mekânda görevlendirdiğini yukarıdaki Maide-19. Ayette bildiriyor. Ancak, İblis de insanları Allah’ın yolundan saptırmak için kıyamet kadar yaşamak üzere izin almış. Bunun için faaliyette bulunuyor. Kandırdığı bazı insanları da kullanıyor. Onlar da şeytana yardım ediyor. Anlayış farkı buradan kaynaklanıyor.

İşte Allah, iblis ve yardakçılarının bu olumsuz faaliyetlerine rağmen kullarının aklını kullanarak doğru olanı, kendi iradeleri ile gerçekleri bulmalarını istiyor. Allah serbest iradeye çok değer veriyor. Bu sebeple insan iradesini zayıflatan içki ve uyuşturucu maddelerin kullanımını haram kılmış. Yetmez akıl sağlığı yerinde olmayan insanların sorumlu olmadıklarını herkes bilir. Allah akıl sağlığı yerinde olan kullarının serbest iradeleri ile Allah’a yönelmeleri halinde, onları bu doğru seçimleri sebebi ile hidayete erdirilecekleri bildiriyor.

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun minrabbih (rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdîileyhi men enâb (enâbe).

“Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûssalâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn (muşrikîne).

“O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.”

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânûşiyeâ (şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn.

(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Yukarıdaki ayetlere göre Allah’a yönelmek, onun görevlendirdiği bir, rehber kur’ân öğretmenine tabi olmak Allah’ım emridir. Şeytan ve yardakçıları olan din düşmanları ile münafıklar ne söylerse, söylesin gerçek budur. Kur’ân Bunu söylüyor. Biz de buna inanıyoruz. Buna tasavvuf hayatı denir. Geçmişte atalarımız yaşamış.  Günümüzde çok küçük gruplar halinde de olsa yaşanıyor. Bu mutluluk öğretisinin Osmanlı döneminde olduğu gibi, günümüzde de çoğunluk tarafından yaşanmasını isteriz.  Dünya ve Ahiret mutluluğu bu şekilde yakalanır. Allah kullarının serbest iradeli olarak yaratmış. Allah’ın sizin için yedi yüz katlı bir mekan yapması için temellerini bizim atmamız isteniyor. Allah kendisine yönelen kulunun, sadece bu samimi niyeti sebebiyle onu hidayete erdirip, dünya ve ahiret saadetini, sadece bir talep karşılığı veriyor. Hidayete ulaşmanın bu kadar kolay olmadığını düşünenler olduğunu biliyorum. Allah kullarını çok seviyor. Hepsinin hidayete eremasini istiyor. Ancak ilk adım (seçim)’ın  bize ait olduğunu bakın, Allah nasıl anlatıyor. 

76/İNSÂN (DEHR)-3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiren ve immâ kefûrâ (kefûren).

“Muhakkak ki Biz, onu (Allah'a ulaştıran) yola hidayet ettik. Fakat o, ya (Allah'a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah'a ulaşmayı dilemez) küfreden olur.

Yaratıcımız ile iletişim kurmanın temel kurallarını gördük. Kimler rabıta kurabilir. Bunların özellikleri  nedir. Bunu başaramayanların problemlerini, nasıl çözecekleri gibi ayrıntıları bir sonraki yazımıza bırakalım.

5/10/2018

lutfitumturk@hotmail.com                                                                                                 Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 6.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
31.708