Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Allah’ın İpine Tutunmak - Sırat-ı Müstakim Üzerinde Olmak

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » Allah’ın İpine Tutunmak - Sırat-ı Müstakim Üzerinde Olmak
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah’ın İpine Tutunmak - Sırat-ı Müstakim Üzerinde Olmak

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
Allah’ın

Allah’ın İpine Tutunmak

Sırat-ı Müstakim Üzerinde Olmak

İslam’da Sırat-ı Müstakim diye, bir kavram var. Bu ne demektir?

Sırat, Türkçe yol demektir.

Müstakim ise İstikamet üzere manasına gelir.

Sırat-ı Müstakim üzerinde olmak. Belli bir İstikamet üzere olmak. Kutsal bir amacı gerçekleştirmek için çalışmak, onun için gayret etmek, böyle bir yol üzerinde olmak manasına gelir. Allahû Teâlâ, müminlerin Sırat-ı Müstakim üzerinde olmalarını istiyor. Ayrıntısını aşağıda göreceğiz. Ancak, iyi anlaşılması için peşinen açıklayalım. Sırat-ı Müstakim Allah’a ulaştıran yoldur. Bu sebeple din görevlilerimiz bunu doğru yol, dosdoğru yol olarak tercüme ediyor. Allah, kullarını kendisine çağırdığına göre, bir manada doğru bir tercüme gibi gözüklüyor. Ancak, diğer bazı kavramlar da aynı şekilde tercüme edilince, kavram kargaşası yaşanıyor. Onun için bu kavramın çok iyi bilinmesi gerekiyor. Aksi halde dinde yozlaşma, insanlarımızın yanlış değerlendirmelerine sebep oluyor.

4/NİSÂ-175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ.

“Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir.”

5/MÂİDE-16: Yehdî bihillâhu menittebea rıdvânehu subules selâmi ve yuhricuhum minez zulumâti ilen nûri bi iznihî ve yehdîhim ilâ sırâtın mustakîm (mustakîmin).

“Allah (c.c.), rızasına tâbî olan kişiyi onunla (Resûlü ile) teslim yollarına hidayet eder. Kendi izniyle onları karanlıktan aydınlığa (zulmetten nura) çıkarıp Sırât-ı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır).”

Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, Allah sadece âmenû olup, kendisine sarılmak isteyenleri, rahmet ve fazıl nurlarının içine alıp, onları Sırat-ı Müstakime ulaştırıyor. Bu yolun teslim yolu olduğunu, buraya ulaşanların Allah’ın rızasına (Emrine) tabi olan kişiler olduğu anlatılıyor.

İslam, Arapça SLM kökünden gelir. Sulh ve sükun demektir. Bu fiilin başına Arapça “elif” harfi geldiğinde, İslam olur. Türkçe teslim demektir. Kök fiilin başına Arapça “mim” geldiğinde, Müslim olur. Türkçe teslim olmak manasına gelir. Müslüman teslim olan kişi ve Müslimun da teslim olanlar (Çoğul) manasınadır. Görüldüğü gibi İslam, teslim dinidir. Müslüman, kendisini ve her şeyi yaratan, Allah’a teslim olduğu taktirde, Allah’ın yardımını hak eder. Bilmediği şeyleri Allah’tan sorar. Onun açık emirleri ve kapalı yönlendirmesi ile dünya’da mutluluğu yaşar. Ahiretini de kurtarır.

Ancak, şeytanın saptırması ile çağımızda, İslam’ın teslim dini olduğu unutulmuş. Hz. Peygamber ve sahabesininin yaşadığı teslimler terk edilmiş. Bu yüzden Allah’ın yardımı alınamıyor. Günümüz Müslümanları atom çağında sefilleri yaşıyor. İlim ve teknik bakımından geri kalınmış. Yer altı zenginliklerine rağmen, İslam toplumları refah seviyesi bakımında çok geride kalmış. Buradan konumuz ile ilgili teslimlere gelmek istiyorum. Kutsal kitabımızda, bu konuda bakın Rabbimiz ne diyor.

3/ÂLİ İMRÂN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn (tehtedûne).

“Ve hepiniz, Allah'ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki ni'metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O'nun (Allah'ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.”

Allah Müminlere fırkalara ayrılmayıp, birlik içinde olmalarını emrediyor. Bunun için Allah’ın ipi olan, Sırat-ı Müstakime tutunmalarını A.İmran 164. Ayette nimet olarak vasıflandırdığı dostlarının rehberliğinde Sırat-ı Müstakime ulaşmaları (Hidayet) emrediliyor. Arapça Hidayet, Türkçe ulaşmak, kavuşmak anlamındadır. Şimdi de, Allah’a göre hidayetin (Nereye ulaşmak) ne anlama geldiğini görelim.

2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr.

“Ve sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki:“Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.”Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan, senin için Allah'tan bir dost ve bir yardımcı yoktur.”

Yukarıdaki ayette, Hidayetin Allah’a ulaşmak olduğu bildiriliyor. Çağımızda bu kavram da, doğru yol olarak vasıflandırıldığı için, kavram kargaşası yaşanıyor. Sırat-ı müstakim Allah’a ulaştıran yol olduğuna gore, Bu yol üzerinde olanlar, dünya hayatını yaşarken, Allah’a ulaşmayı dileyen, böylece ruhun teslimini gerçekleştirmek isteyen mutlu kişiler olduğunu öğreniyoruz. Böyle bir gayret içinde olmayan kişilerin durumlarını anlatan bir çok ayet var. Ancak, biz sadece bir ayeti inceleyelim.

İnsanlardan bir ipe tutunmak = Allah dostu, Veli Mürşit’e tabiiyet.

3/ÂLİ İMRÂN-112: Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskeneh(meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn.

“Onların üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vuruldu. Ancak Allah'ın ipine (Sıratı Mustakîm'e) ve insanlardan bir ipe (Allah'a ulaştıracak olan mürşide) tutunanlar (ulaşanlar) hariç. (Onlar) Allah'tan bir gazaba uğradılar ve üzerlerine miskinlik damgası vuruldu. Bu, onların Allah'ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve peygamberleri haksız yere öldürmüş olmaları sebebiyledir. İşte bu, onların (Allah'a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandır.”

Görüldüğü gibi Allah’ın ipi olan, Sırat-ı Müstakim üzerinde olmayan kişiler üzerine miskinlik damgası vuruluyor. Sadece Sırat-ı Müstakim üzerinde olanlar ile insanlar bir ip olarak vasıflandırılan, Allah dostları, Veli Resul-Mürşitlere tutunanlar, miskinlik damgası vurulmaktan kurtuluyor. Sırat-ı Müstakim üzerinde olmayanların Allah’a isyan edip, haddini aşan kişiler olarak vasıflandırılıyor. Kim Allah’ın bir evliyasının rehberliğinde Allah’ın ipi olan, Sırat-I Müstakim üzerinde olursa, Allah onları kendisine ulaştırıyor.

Bu güzelliğe ulaşmanın yolu, Allah’a yönelip, Dünya hayatında ona ulaşmayı dilemek. Bir Allah dostunun rehberliğinde Sırat-ı Müstakim üzerinde bulunmaktır. Allah, Ankebut Suresin 5. Ayette açıkladığı gibi Allah kendisine yönelen bu kullarını, bizzat kendisine ulaştırıyor. Böylece Dünya ve ahiret saadeti sağlanıyor. Allah kullarını çok seviyor. Hidayet çağının bir nimeti olarak, basit bir dilek karşılığı kullarını dünya saadetine ilave olarak, ahirette de cennetine alıyor. Onun için okuyucularımızın konuyu idrak edip, Allah’a ulaşmayı dilemelerini tavsiye ediyoruz.

21 Ocak 2019

lutfitumturk@hotmail.com                                                                            Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 21.01.2019
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
30.929