• Osmanlı ve İslam

    Osmanlı ve İslam

    Osmanlı ve İslam

14-Osmanlıda Yaşanan Sosyal Barış

Anasayfa » Osmanlı ve İslam » 14-Osmanlıda Yaşanan Sosyal Barış
share on facebook  tweet  share on google  print  

14-Osmanlıda Yaşanan Sosyal Barış

"Osmanlı ve İslam" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
14-Osmanlıda

OSMANLIDA YAŞANAN SOSYAL BARIŞ

Farklı kültür ve inançlara saygı

14-Osmanlı döneminde birçok millet, birlik, beraberlik ve huzur içinde yaşamışlardır.

1299 Yılında Temelleri atılan Osmanlı, 1922 yılına kadar 620 yıl, Asya, Avrupa, Afrika kıtasında hüküm sürmüş. Osman Bey’in oğlu Orhan gazi zamanında 5000 Km2 olan topraklar, Kanuni devrinde 15 Milyon Km2  olmuştur. Etki ve tesir alanları ile birlikte 24-25 Milyon Km2  olduğu bilinmektedir. 

Bu kadar geniş coğrafya içinde, 71 millet, kavim asırlarca barış ve huzur içinde yaşamışlardır. Bu gün, milli devlet olduğunu iddia eden ülkelerde, birlik ve beraberlik sağlanamıyor. Aynı dil, tarih ve inanç sahipleri farklı kültürleri olduğu gerekçesi ile ayrılık  peşinde koşmaktadır. Acaba, Osmanlı yönetimi altı asır farklı kültür ve inanç topluluklarını nasıl bir arada barış içinde tutabilmiştir.

Bu konuda pek çok araştırma ve görüş ileri sürülmüştür. Bu fikirlerin özeti, herkesin kültür ve inancına saygı gösterilmesi, farklı kültür ve geleneklere gerekli toleransın sağlanmasıdır. Osmanlının yönetiminin taklit edildiği ABD de, bu gün birçok millet, ABD vatandaşı olma gururu ile barış içinde yaşamaktadır. Her millet kendi dil ve geleneğini muhafaza ederek, birlikte yaşama kültürü meydana getirmişlerdir.

Günümüzde ABD de vergi kaçırmak mümkün değildir. Devleti zarara uğratmak düşünülemez. Merkezi hükümete vergi veren her vatandaş, bu fedakârlığı ile devlet yönetiminin bir parçası olduğu düşüncesi ile yetkililerden hesap sorabilir. İltimas, Kayırmacılık mümkün değildir. Osmanlıdan farklı olarak ferdi samimiyet pek yoktur. Toplumsal kuralların çiğnenmesinin mümkün olmadığı düşüncesi hâkimdir. Evindeki hizmetçisinin sigorta işlemini yaptırmayan politikacı ağır bir suç işlemiştir. Bu yüzden istifa etmek zorunda kalmaktadır.

Osmanlı toplumsal kuralların kaynağı İslam ve kur’ândı. Osmanlı toplumunun çoğunluğu, İslam dinini yaşayan kavimlerdi. Hıristiyan ve Musevi inançlarına, kitap ehli düşüncesi ile saygı ile bakılıyor. Yargıda İslam kuralları uygulanmasına rağmen, farklı inanç grupları arasında fark gözetilmiyordu. Yüksek rütbeli paşalar değil, sultanların bile yargılanması mümkün oluyordu.

Saray mensupları Mevlevi, Askerler Hacı Bektaşi veli dergâhlarında eğitim görürlerdi. Esnaf ahi teşkilatı içinde kendi kendini kontrol eder. Halkın haksız olarak sömürülmesine asla izin verilmezdi. Hemen her mahallede tasavvuf dergâhları bulunur. Toplumsal olaylardan insanların yönlendirilmesinde etkin hizmet görürlerdi. Mescit önlerinde ihtiyaç sahiplerinin faydalandığı sadaka taşlarında akçe hiç eksik olmazdı.

Şehirlerarası yollarda kurulan vakıf hanları, yolcuların ihtiyaçlarını karşılar. İnsanlar hiç masraf etmeden seyahat edebilirlerdi. Padişahın vezirleri arasında özellikle defterdar gibi akça işlerinde genellikle Hıristiyanlar görevlendirilirdi. Adaletin tüm boyutları ile yaşandığı böyle bir toplum içinde yaşamak Avrupalıların hayalini süslerdi. Özellikle hizmet sektörlerinde batılılar çalışırdı. Hz. Peygamberimiz ve sahabesinin yaşadığı saadet asrının bir benzeri de Osmanlı döneminde yaşanmıştır.

Sokulu Mehmet Ali paşa gibi başarılı bir idareci, komutan ve Mimar Sinan gibi dahi sanatkâr, Hıristiyan toplum içinden çıkarak, İslam ile şereflenmişlerdir. Böyle sayısız yöneticilerden hiç biri devletine ihanet etmeyi düşünmemişlerdir. Böyle bir ideal toplum oluşmasında en önemli fonksiyon İslam’ın Allah’ın emrettiğin biçimde yaşanmasıdır.

Çağımızda ise kur’ândaki İslam değil, emaniye bilgilerle yazılan kitaplardaki İslam yaşanmaktadır. İslam yaşanmadığı için Allah’ın yardımı alınamıyor. İnsanlarımız mutsuz huzursuz. Herkes birbiri ile kavgalı ve davalı olan toplumda, barış ve huzur sağlanamıyor. Osmanlı zamanında batıdan ülkemize çalışmaya gelinmesine karşılık, çağımızda İnsanlarımız batı ülkelerine göç ediyor. Rızıklarını oralarda arıyorlar.

Çağımızda insanlar maalesef mutluluğu, varlıkta, karşı cinslerde arıyorlar. Hâlbuki mutluluk İslam’ın yaşanmasındadır. İslamı yaşamanın ilk adımı da, ruhen dünya hayatında Allaha ulaşmayı dilemektir. Bu dilek olmadan İslam yaşanamaz. İslam yaşanmadan mutluluğun barış ve kardeşliğin yaşanması mümkün değildir. Onun için hemen Allaha ulaşmayı dileyim. İns. Aro .

3 Mayıs 2011

lutfitumturk@hotmail.com                                                                              Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Farklı kültür ve inançlara saygı
Tür : Diğer Tarih : 16.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Araçlar
       
facebook  googleplus  Twitter  Delicious  Digg this  
Sayfa Ziyaret Sayacı
18.106
facebook  googleplus  Twitter  Delicious  Digg this