• Kur\x27an-ı Kerim

    Kur'an-ı Kerim

    Meal ve Tefsir

  • Kur\x27an-ı Kerim

    Kur'an-ı Kerim

    Kur'an-ı Kerim Meal ve Tefsir

FÂTİHA-7

Anasayfa » FÂTİHA Suresi » FÂTİHA-7
share on facebook  tweet  share on google  print  

FÂTİHA-7

"FÂTİHA Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<< 1/FÂTİHA-7 >>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

صِرَاطَ الَّذِينَ أَنعَمتَ عَلَيهِمْ غَيرِ المَغضُوبِ عَلَيهِمْ وَلاَ الضَّالِّينَ

Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).

O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.

1. sırâta : yol
2. ellezîne : ki onlar
3. en'amte : sen ni'met verdin
4. aleyhim : onlara, onların üzerine
5. gayri : başka, hariç, değil
6. el magdûbi : gadap, öfke duyulanlar
7. aleyhim : onlara, onların üzerine
8. ve : ve
9. lâ ed dâllîne : dalâlette olanlar değil

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ, Sıratı Mustakîm'e ulaşan kişinin tarifini vermektedir. Kişi mürşidine ulaştığı zaman eğer Allah'a ulaşmayı diliyorsa yedi şahidin huzurunda bu görünür. Devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelir, kişinin ruhu vücudunu terkedip Sıratı Mustakîm'e ulaşır. Sadece başının üzerinde ni'met bulunan yani devrin imamının ruhu başının üzerinde olan kişi Sıratı Mustakîm'in üzerindedir. Bu yolculuk, Allah'ın ihsanlarının ni'mete çevrildiği günün sahibine ait olan bir yolculuktur.

Sıratı Mustakîm, Allah'ın gadap duyduğu kişilerin yolu değildir.

Allahû Tealâ, Kendi davetine icabet ederek mü'min olanların duasına, davetine icabet ettiğini ve onları irşada memur ve mezun olma noktasına (iradelerini de Allah'a teslim edecekleri noktaya) kadar götüreceğini ifade etmektedir.

Davete icabet edilmesi veya edilmemesi iki âyet-i kerimede çok açık anlatılmaktadır.

13/RA'D-14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).

Hakkın daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).

Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

Sahâbe mü'min olmuşlardı; Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olmuşlardı ve iradelerini de Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınmışlardı:

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).

O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.

Mü'min olan kişi Allah'a ulaşmayı dileyerek kalbine îmân girendir ve bu kişi Sıratı Mustakîm'in üzerindedir. Sıratı Mustakîm üzerinde olan kişi Allah'a ulaşmayı dileyip, mürşidine tâbî olduğu zaman ni'met sahibi olur.

Allahû Tealâ'nın gadap duydukları kâfirlerdir.

Kâfir ise Allah'a ulaşmayı dilemeyen, kalbinde küfür kelimesi yazan ve Sıratı Mustakîm üzerinde bulunması imkânsız olan kişidir. Fâtiha-7'nin sonunda "dalâlette olanların yolu değildir" buyurmaktadır. Kur'ân-ı Kerim'de Rad suresinin 27. âyet-i kerimesinde Rabbimiz, Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin dalâlette olduğunu ifade etmektedir:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).

Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

 


1/FÂTİHA-7

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : O yol (SIRATI MUSTAKÎM) ki; üzerlerine nimet verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.
Diyanet İşleri : (6-7) Bizi doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Abdulbaki Gölpınarlı : nimetlendirdiğin kişilerin yolunu; gazaba uğramışların da değil, sapıkların da
Adem Uğur : Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Ahmed Hulusi : Ki o, in'amda bulunduklarının (nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ'sına iman edip, ondaki kuvvelerin farkındalığını yaşayanların) yoluna. . . Gazabına uğrayanların (âlemlerin ve nefsinin hakikatini göremeyip benlikleriyle kayıtlananların) Ve (Hakikatten - Vahid-ül AHAD üs Samed olan Allâh ismiyle işaret edilen, anlayışından) saparak şirk koşanların yoluna değil.
Ahmet Tekin : Gazabına uğrayan zâlimlerin, âsilerin, dinine, Kur’ân’ına düşmanlık edenlerin, zalimleri, yahudilerin; başlarına buyruk hareket ederek hak yoldan uzaklaşıp dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerin, cahillerin, hristiyanların doğruluğu, muhkemliği, güvenliği olmayan yolundan bizi uzak tut Allahım.
Ahmet Varol : Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet. Gadaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.
Ali Bulaç : Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışlarınkine değil.
Ali Fikri Yavuz : Kendilerine, (fazlından ve ihsanından) nimet verdiğin kimselerin (Peygamberlerle velilerin) yoluna (hakkı kabul etmeyip küfre vardıklarından) gazâba uğrayanların ve sapıklarınkine değil... (Amin= Kabul buyur, Allah’ım!...)
Bekir Sadak : Nimete erdirdigin kimselerin yoluna; gazaba ugrayanlarin, ya da sapitanlarin yoluna degil. *
Celal Yıldırım : Nîmetine erdirdiğin kimselerin yoluna... Gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil.
Diyanet İşleri (eski) : Nimete erdirdiğin kimselerin yoluna; gazaba uğrayanların, ya da sapıtanların yoluna değil.
Diyanet Vakfi : Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil!
Edip Yüksel : Gazaba uğrayanların ve sapmışların değil; kendilerine iyilikte bulunduğun kimselerin yoluna...
Elmalılı Hamdi Yazır : O kendilerine in'am ettiğin mes'utların yoluna. Ne o gadap olunanların ne de sapgınların
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O kendilerine nimet verdiğin mesutların yoluna! Ne o gazap olunanların ne de sapkınların!
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : O kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; o gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
Fizilal-il Kuran : Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna; gazaba uğrayanların ve sapıkların yoluna değil.
Gültekin Onan : (6-7) Bizi doğru yola ilet; kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapmışların değil.
Hasan Basri Çantay : (6-7) Bizi doğru yola, kendilerine ni'met verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine, sapıklarınkine değil.
Hayrat Neşriyat : Kendilerine ni'met verdiğin kimselerin yoluna; gazab edilmiş olanların ve dalâlete düşenlerin (yoluna) değil! (Âmîn!)
İbni Kesir : Nimete erdirdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve dalalete düşenlerinkine değil.
Muhammed Esed : Nimet bahşettiklerinin yoluna; gazab(ın)a uğrayanların ve sapkınlarınkine değil!
Ömer Nasuhi Bilmen : (6-7) Bizleri doğru yola hidâyet et, o kendilerine in'am etmiş olduğun zâtların yoluna ilet, gazaba uğramışların ve sapık bulunmuşların yoluna değil.
Ömer Öngüt : Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna eriştir. Gadaba uğramış ve sapmış olanların yoluna değil.
Şaban Piriş : (6-7) Bizi doğru yola, nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapanların değil..
Suat Yıldırım : Nimet ve lütfuna nail ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.
Süleyman Ateş : ni'met verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazabedilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil. (ya Rabbi)!
Tefhim-ul Kuran : (6-7) Bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil.
Ümit Şimşek : Kendilerine nimetler verdiğin kullarının yoluna ilet. Gazabına uğramış, yahut sapmış olanların yoluna değil.
Yaşar Nuri Öztürk : Kendilerine nimet verdiklerinin, üzerlerine gazap dökülmemişlerin, karanlık ve şaşkınlığa saplanmamışların yoluna...
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 21.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 67

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
5.218