BAKARA-146

Anasayfa » BAKARA Suresi » BAKARA-146
share on facebook  tweet  share on google  print  

BAKARA-146

"BAKARA Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<2/BAKARA-146>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

الَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْرِفُونَهُ كَمَا يَعْرِفُونَ أَبْنَاءهُمْ وَإِنَّ فَرِيقاً مِّنْهُمْ لَيَكْتُمُونَ الْحَقَّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya’rifûnehu kemâ ya’rifûne ebnâehum ve inne ferîkan minhum le yektumûnel hakka ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).

Kendilerine kitap verdiklerimiz, O’na (Hz. Muhammed (S.A.V)’e) kendi oğullarına arif oldukları (tanıdıkları) gibi ariftirler (tanıyıp bilirler). Ve muhakkak ki onlardan bir fırka, hakkı gerçekten bile bile gizliyor. 
1. ellezîne : o kimseler, onlar
2. âteynâ-hum : onlara verdik, getirdik
3. el kitâbe : kitap
4. ya'rifûne-hu : onu tanırlar, bilirler
5. kemâ : gibi
6. ya'rifûne : tanırlar
7. ebnâe-hum : oğullarını
8. ve inne : ve hiç şüphesiz, muhakkak ki
9. ferîkan : bir fırka, bir grup
10. min-hum : onlardan
11. le : elbette, mutlaka
12. yektumûne : gizlerler
13. el hakka : hakkı
14. ve hum : ve onlar
15. ya'lemûne : biliyorlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Peygamber Efendimiz (S.A.V), çocukken bir kervana katılır. Kervan bir yerde durur. Yakındaki manastırdan bir rahip gelir. kervancılarla konuşur ve hepsini ma-nastıra yemeğe davet eder. Rahip, henüz bir çocuk olan Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in başının üzerinde bir bulutun o'nunla beraber dolaştığını farketmiştir. ve O'nun da akşam yemeğe gelmesini bekler. Ama O, gelmemiştir. Rahip: "hepinizi çağırmıştım ama o gördüğüm çocuk yok burada. O muhakkak ki, gelecek günlerde Allah'ın Peygamberi olacaktır." der.

Bu rahip gibi hristiyanların ve yahudilerin arasında birçok ermiş kişi, Hz. Muhammed (S.A.V)'in bir Peygamber olduğunu, Resûl olduğunu, kesin olarak biliyorlardı. Onlardan bir kısmı, kendi oğullarını tanıdıkları gibi Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i tanıyorlar, özelliklerini biliyorlardı. Ama bir kısmı, bile bile O'nun peygamber olduğunu gizliyorlardı. Her devirde, milletlerin arasında yaşayan Allah'ın resûllerini işaretlerinden tanıyanlar ve bunu hiçbir zaman başka insanlara söylemeyenler, bilerek Hakk'ı gizleyenler vardır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) zamanında da aynı şeyler olmuştur. İnsan kitlelerinin büyük kısmı, O'nu kabul etmemişlerdir. Kendisine "Sahte Peygamber" demişler, üzerine insan pisliği atmışlar, taşlamışlar, dövmüşler, her türlü kötülüğü yapmışlardır. O, yılmadan, bıkmadan, usanmadan Allah'ın doğrularını ömrü boyunca hep anlatmıştır. Sonra adım adım galibiyetler gelmiştir. Allah'ın yolunda oluşan küçük kitle daha büyük kuvvetleri her zaman yenmiştir. Çünkü Allah'ın görünmeyen yardımı onlara her zaman gelmiştir.

2/BAKARA-146

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'na (Hz. Muhammed (S.A.V)'e) kendi oğullarına arif oldukları (tanıdıkları) gibi ariftirler (tanıyıp bilirler). Ve muhakkak ki onlardan bir fırka, hakkı gerçekten bile bile gizliyor .
Diyanet İşleri : Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler.
Abdulbaki Gölpınarlı : Kendilerine kitap indirdiğimiz kimseler, Peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Tanırlar ama gene de içlerinden bir kısmı bile-bile gerçeği gizler.
Adem Uğur : Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.
Ahmed Hulusi : Kendilerine (Kitap) Bilgi verdiklerimizden bir kısmı Onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir grup bilerek Hakk'ı gizlerler.
Ahmet Tekin : Kendilerine kutsal kitapları, Tevrat’ı, İncil’i verdiklerimiz onu, Muhammed’i, öz oğullarını bildikleri gibi, kitaplarında zikredilen özellikleri sebebiyle tanırlar. Böyle iken içlerinden bir kısmı bile bile hakikati, onun Hak Peygamber olduğunu gizliyorlar.
Ahmet Varol : Kendilerine daha önce Kitab vermiş olduklarımız onu kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Yine de onlardan bir grup bile bile gerçeği gizlerler.
Ali Bulaç : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler.
Ali Fikri Yavuz : Kendilerine kitap verdiklerimiz, Hazreti Peygamberi, öz oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir topluluk hak ve hakikatı bile bile gizlerler.
Bekir Sadak : Kendilerine Kitab verdiklerimiz, onu (peygamberi) ogullarini tanidiklari gibi tanirlar. Onlardan bir takimi, dogrusu bile bile hakki gizlerler.
Celal Yıldırım : Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudiler ile Hıristiyanlar) O'nu (son peygamberi) öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla beraber onlardan bir kısmı bilip durdukları halde hakkı gizlerler.
Diyanet İşleri (eski) : Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğrusu bile bile hakkı gizlerler.
Diyanet Vakfi : Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler.
Edip Yüksel : Kendilerine kitap verdiklerimiz, bu gerçekleri çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar; ama yine de onlardan bir grup bile bile gerçeği gizler.
Elmalılı Hamdi Yazır : O kendilerine kitab verdiğimiz ümmetlerin uleması onu -o Peygamberi- oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı hakkı bile bile ketmederler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Kendilerine kitap verdiğimiz toplumların alimleri, peygamberi, oğullarını tanır gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı, gerçeği bile bile gizlerler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu o peygamberi oğullarını tanır gibi tanırlar, böyle iken içlerinden bir takımı gerçeği bile bile gizlerler.
Fizilal-il Kuran : Kendilerine kitap verdiklerimiz O'nu (Muhammed'i) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Fakat onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.
Gültekin Onan : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü bildikleri halde gerçeği gizlerler.
Hasan Basri Çantay : Kendilerine Kitab verdiklerimiz onu (o peygamberi) Öz oğulları gibi tanırlar, öyle iken içlerinden bir güruh, kendileri bilib durdukları halde, yine mutlakaa Hakkı gizlerler.
Hayrat Neşriyat : Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu (o peygamberi) kendi oğullarını tanımakta oldukları gibi tanırlar. Buna rağmen şübhesiz onlardan bir fırka, kendileri bile bile gerçekten hakkı gizlerler.
İbni Kesir : Kendilerine kitab verdiklerimiz, onu oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Öyle iken içlerinden bir güruh bilir oldukları halde, yine de hakkı gizlerler.
Muhammed Esed : Daha önce kendilerine vahiy verdiklerimiz, onu kendi çocuklarını tanıdıkları gibi tanırlar: Ancak bilin ki, onların bazısı hakikati bile bile örtbas eder.
Ömer Nasuhi Bilmen : O kendilerine kitap verdiğimiz kimseler kendi oğullarını bildikleri gibi O'nu da bilirler. Fakat onlardan bir fırka, hiç şüphe yok ki, bilir oldukları halde hakkı ketmederler.
Ömer Öngüt : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler.
Şaban Piriş : Kendilerine kitap verdiklerimiz (Yahudi ve Hıristiyanlar) onu (Muhammed’i) öz oğulları gibi tanırlar. Bununla beraber onlardan bir kısmı bildikleri halde hakkı gizlerler.
Suat Yıldırım : Kendilerine kitap vermiş olduğumuz kimseler, onu (Muhammed’i) tıpkı evlatlarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken, onlardan bir kısmı, bile bile gerçeği gizler.
Süleyman Ateş : Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, ama yine de onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizlerler.
Tefhim-ul Kuran : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde mutlaka gerçeği gizlerler.
Ümit Şimşek : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu, kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Yine de onlardan bir zümre var ki, bile bile gerçeği gizler.
Yaşar Nuri Öztürk : Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Bununla birlikte, içlerinden bir zümre, bilip durdukları halde gerçeği gizliyorlar.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 246, 247, 248, 249, 250, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 263, 264, 265, 266, 267, 268, 269, 270, 271, 272, 273, 274, 275, 276, 277, 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, 285, 286

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
138.926