BAKARA-16

Anasayfa » BAKARA Suresi » BAKARA-16
share on facebook  tweet  share on google  print  

BAKARA-16

"BAKARA Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<2/BAKARA-16>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

أُوْلَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرُوُاْ الضَّلاَلَةَ بِالْهُدَى فَمَا رَبِحَت تِّجَارَتُهُمْ وَمَا كَانُواْ مُهْتَدِينَ

Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).

İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi. 
1. ulâike : işte onlar
2. ellezîne : o kimseler, onlar
3. işterevû : satın aldılar
4. ed dalâlete : dalâlet
5. bi : ile
6. el hudâ : hidayet
7. fe : fakat, o taktirde, o zaman
8. : olmadı
9. rabihat : kâr
10. ticâretu-hum : onların ticareti
11. ve : ve
12. mâ kânû : değillerdi, olmadılar
13. muhtedîne : hidayette olanlar, hidayete erenler

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Dalâlet, Allah'ın yolundan sapmak; hidayet ise Allah'ın yolunda olmaktır. Allahû Tealâ, Kur'ân-ı Kerim'de 7 hidayetten bahsetmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah'a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz'in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi'dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm'dir (en iyi bilendir).

2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).

Ve sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.” . Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan, senin için Allah'tan bir dost ve bir yardımcı yoktur.

Birtakım meal verenler, buradaki muhtevada hüdallah kelimesini, Allah'a ulaşmaktır ifadesini Allah'ın ulaştırmasıdır şeklinde de yorumluyorlar. Eğer böyle yorumlayanlar varsa onlar için de hidayetin ne olduğunu iki ayeti kerime ispat ediyor:

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

Allah dilediğini kendisine seçer ve onlardan kim Allah'a yönelirse, Allah'a ulaşmayı dilerse Allah onları kendisine ulaştırır. Eğer hüdallah'ı, Allah'ın ulaştırmasıdır şeklinde ifade ediyorsak, o zaman bir kelime daha ilâve etmemiz lâzım oraya:

"Allah'ın kendisine ulaştırmasıdır." Çünkü hidayet adı verilen bir yapıda ulaştırmak, Allah'ın zat'ına olacaktır. Allahû Tealâ diyor ki:

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).

Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

Hidayet, insanoğlunun kendisinde emanet olarak bekleyen ruhunu, Allah'ın kendisine ulaştırmasıdır. Ruhumuz bir emanettir ve Allahû Tealâ'ya mutlaka ulaştırılması gereklidir. İşte bu nankör olan, inkâr eden ve cahil olan insanın, nefsi ile fizik vücudu beraberce ruhu emanet olarak almışlardır ve de emanetlerin sahibi Allah'tır:

4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).

Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.

Her halükârda hidayete ermek, insanın kendisinde bir emanet olan ruhun, o emanetin gerçek sahibi olan Allah'a iade edilmesidir, teslim edilmesidir. Hidayet, sadece ruhun Allah'a teslimi değildir. Bu birinci teslimdir. Fizik vücudun teslimi ikinci emanetin teslimidir. Nefsin teslimi üçüncü emanetin teslimidir. İradenin teslimi dördüncü emanetin teslimidir. Böylece teslimlerden ibaret bir dünya hayatını yaşarız. 28 basamaklık Kur'ân'a göre tanzim edilmiş bir İslâm merdiveninde, bütün emanetler 7 safhada Allah'a teslim edilir. 7 safhanın 7'si de ayrı ayrı hidayetleri oluşturur.

3. basamakta kişi Allah'a ulaşmayı diler; 1. hidayettedir. (Al-i İmran-103)
14. basamakta mürşidine ulaşıp tâbî olur; 2. hidayettedir. (Meryem-43)
21. basamakta da ruh Allah'a ulaşır, 3. hidayettedir. (Al-i İmran-73)
25. basamakta fizik vücut Allah'a teslim olur, bu 4. hidayettir. (Hac-37)
26. basamakta nefs Allah'a teslim olur, bu 5. hidayettir. (Muhammed-5)
27. basamakta irşada ulaşır, bu 6. hidayettir. (Yunus-9)
Ve nihayet salâh makamının 28. basamağınıh 5. kademesinde irade de Allah'a teslim olur, bu 7. ve son hidayettir. (En'am-97)

Allahû Tealâ tarafından ruhun hidayeti üzerimize tam 12 defa farz kılınmıştır. Kur'ân-ı Kerim, hidayetin ve bu muhteva içerisinde dalâletin açıklamalarını getirmektedir.

Bir insan Allah'a ulaşamayı dilemediği taktirde dalâlettedir, dalâlette olanların gideceği yer cehennemdir. Ve zamanımızda bir kişinin Allah'a ulaşmayı dilemesi ve irşad makamına tâbî olması, teslim olması dîn adamları tarafından inkâr edilmektedir:

2/BAKARA-159: İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).

Muhakkak ki, beyyinelerden indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta insanlara açıklamamızdan sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder ve lânet ediciler de onlara lânet eder.

Burada hidayet müessesesinin dalâlet karşılığı satın alındığı ifade edilmektedir.


2/BAKARA-16

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar. Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş değillerdi.
Diyanet İşleri : İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve (sonuçta) doğru yolu bulamamışlardır.
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlardır doğru yolu satıp azgınlığı alanlar. Alışverişlerinden faydalanmadıkları gibi bir kazanç yolu da tutmamışlardır.
Adem Uğur : İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.
Ahmed Hulusi : İşte onlar hakikatlerini oluşturan gerçeğe (bilhüda) karşılık, dalâleti (kendi hakikatini fark edememe) satın almışlardır! Oysa bu ticaret onlara kâr getirmedi; gerçeğe de erdirmez!
Ahmet Tekin : Onlar doğru yolun, Allah’ın kitap ve peygamberle gösterdiği yolun yerine, dalâleti başlarına belâ olarak satın alanlar, başlarına buyruk yaşamayı, bozuk düzeni, helâki tercih edenlerdir. Onların ticaretleri kazançlı olmamıştır. Doğru yola gelmeye istekli de değiller.
Ahmet Varol : Bu kimseler hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır. Ancak yaptıkları alışveriş bir kazanç sağlamamış, kendileri de doğru yolu bulamamışlardır.
Ali Bulaç : İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
Ali Fikri Yavuz : Bunlar, o kimselerdir ki, hidayete karşılık dalâleti (sapıklığı, cehennemi) satın almışlardır. Onların ticareti kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır.
Bekir Sadak : Onlar, dogruluk yerine sapikligi aldilar da alisverisleri kar getirmedi; dogru yolu bulamamislardi.
Celal Yıldırım : İşte onlar öyle kimselerdir ki, doğru yola karşılık sapıklığı satın almışlardır. Bu alış verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır; doğru yolu da bulmuş değillerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Onlar, doğruluk yerine sapıklığı aldılar da alışverişleri kar getirmedi; doğru yolu bulamamışlardı.
Diyanet Vakfi : İşte onlar, hidayete karşılık dalâleti satın alanlardır. Ancak onların bu ticareti kazançlı olmamış ve kendileri de doğru yola girememişlerdir.
Edip Yüksel : Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın aldı. Ticaretleri ne kâr bırakır, ne de onları gerçeğe ulaştırır.
Elmalılı Hamdi Yazır : bunlar işte öyle kimselerdir ki hidayet bedeline dalâleti satın almışlardır da ticaretleri kâr etmemiştir yolunu tutmuş da değillerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İşte bunlar öyle kimselerdir ki hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlardır da ticaretleri kar etmemiştir. Kar yolunu tutmuş da değillerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar da, ticaretleri kâr etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
Fizilal-il Kuran : Onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın alan kimselerdir. Bu yüzden yaptıkları ticaretten kazanç elde edememişler ve de hidayete erememişlerdir.
Gültekin Onan : İşte bunlar hidayet karşılığında sapıklığı (dalaleti) satın almışlardır. Fakat bu ticaretleri bir yarar (kar) sağlamamış / getirmemiş, hidayeti de bulamamışlardır.
Hasan Basri Çantay : Onlar o kimselerdir ki doğru yolu bırakıp sapkınlığı (eğri yolu) satın almışlardır. Demek, alış verişleri onlara kazanç sağlamamış, onlar doğru yolu da bulmamışlardır.
Hayrat Neşriyat : İşte onlar, hidâyete karşılık dalâleti satın alanlardır. Fakat ticâretleri (onlara) kâr getirmemiştir. (Onlar, o zarardan kurtulmak için) doğru yolu bulmuş kimseler de değillerdir.
İbni Kesir : Onlar; hidayet karşılığı sapıklığı satın almış kimselerdir. Ticaretleri kendilerine kar sağlamamıştır. Ve onlar hidayete ermişlerden değildirler.
Muhammed Esed : (Çünkü) onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlar, ama ne (bu) ticaretleri onlara fayda sağlamış, ne de (başka bir şekilde) hidayet bulmuşlardır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Onlar (o münafıklar) o kimselerdir ki, hidâyet mukabilinde dalâleti satın almışlardır. Onların bu ticaretleri bir kazanç temin etmemiştir. Ve onlar hidâyete ermiş kimseler değildir.
Ömer Öngüt : İşte onlar hidayet karşılığında sapıklığı satın almışlardır. Bu alış-verişleri kendilerine kâr sağlamamıştır, doğru yolu da bulamamışlardır.
Şaban Piriş : Onlar, hidayet yerine sapıklığı satın aldılar da alışverişleri kar getirmedi ve doğru yolu bulanlar olmadılar.
Suat Yıldırım : İşte onlar hidâyeti verip, dalâlet satın aldılar. Ama bu, kârlı bir ticaret olmadı. Çünkü kâr yolunu tutmadılar.
Süleyman Ateş : İşte onlar o kimselerdir ki, hidâyet karşılığında sapıklığı satın aldılar da ticaretleri kar etmedi, doğru yolu da bulamadılar.
Tefhim-ul Kuran : İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alışverişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
Ümit Şimşek : İşte onlar, hidayeti sapıklıkla değiştirmiş kimselerdir. Fakat ne bu ticaretlerinden bir kazanç sağlamışlar, ne de amaçlarına ulaşabilmişlerdir.
Yaşar Nuri Öztürk : İşte bunlar, doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiç bir kazanç sağlamadı. Bir yol yordama girebilmiş de değillerdir.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 246, 247, 248, 249, 250, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 263, 264, 265, 266, 267, 268, 269, 270, 271, 272, 273, 274, 275, 276, 277, 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, 285, 286

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
139.393