BAKARA-13

Anasayfa » BAKARA Suresi » BAKARA-13
share on facebook  tweet  share on google  print  

BAKARA-13

"BAKARA Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<2/BAKARA-13>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ آمِنُواْ كَمَا آمَنَ النَّاسُ قَالُواْ أَنُؤْمِنُ كَمَا آمَنَ السُّفَهَاء أَلا إِنَّهُمْ هُمُ السُّفَهَاء وَلَكِن لاَّ يَعْلَمُونَ

Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu’minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Ve onlara: “İnsanların inandıkları gibi siz de âmenû olun (Allah’a ulaşmayı dileyin).” denildiği zaman: “O sefihlerin (akılsızların) îmân ettiği gibi mi âmenû olalım?” dediler. Gerçekten onlar, kendileri sefih değiller mi? Ve lâkin bilmiyorlar.

 
1. ve : ve
2. izâ : olduğu zaman
3. kîle : denildi
4. lehum : onlara
5. âminû : îmân ediniz, âmenû olunuz
6. kemâ : gibi
7. âmene : îmân etti, âmenû oldu
8. en nâsu : insanlar
9. kâlû : dediler
10. e nu'minu : biz îmân mı edelim, âmenû mu olalım
11. kemâ : gibi
12. âmene : îmân etti, âmenû oldu
13. es sufehâu : sefihler, akılsızlar
14. e lâ : (öyle) değil mi
15. inne-hum : hiç şüphesiz onlar, muhakkak ki onlar
16. hum : onlar
17. es sufehâu : sefihler, akılsızlar
18. ve : ve
19. lâkin : lâkin, fakat
20. lâ ya'lemûne : bilmiyorlar, bilmezler

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Âmenû kelimesinin lügat mânâsı inanmaktır. İnanmak, mü'min olmak, âmenû olmak bir inancın etrafında toplanan açıklamalardır. İnancın Kur'ân-ı Kerim'deki muhtevası 3. basamaktan 28. basamağa kadar her tarafı kapsar. Allahû Tealâ abesle iştigal etmez. Kur'ân-ı Kerim bir bütün oluşturur.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in etrafında toplananlar, çoğunlukla fakirlerdi ve şehrin eşrafı onların arasında değildi. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in onlara ilgi gösterdiğinin ispatı, Ay'ın fetki olayındaki açıklamadır. Diyorlar ki: "Eğer Ay'ı ikiye ayırabilirsen biz sana tâbî oluruz." Peygamber Efendimiz (S.A.V) de diyor ki: "Ben Ay'ı ikiye ayıramam, ben de sizin gibi bir insanım. Ama Allah'a dua ederim. Eğer duamızı kabul ederse Ay'ı ikiye ayırır. O zaman bana tâbî olacak mısınız?" Hepsi bir ağızdan "olacağız" diyorlar. Ay, ikiye ayrılıyor. "Ama bu apaçık bir sihirdir." deyip işi bitiriyorlar, tâbî olmuyorlar.

İşte hiçbir zaman âmenû olmayacak olan ve âmenû olan o fakir fukaraya da "sefihler" diyenler "bunlar akıllı olsalardı, zengin olurlardı" diye düşünmektedirler. Onlar için saygı göstermenin ölçüsü insanların zengin oluşudur.

İnsanlar vardır, çok para kazanıp da kendilerini saydırmak için para dağıtırlar ve bundan nefsleri hoşlanır. Bu davranış Allahû Tealâ'nın karşısında küçülmek değil midir?

"Biz o sefihler gibi mi âmenû olalım?" sözü dünya ve ahiret saadetini elinin tersiyle itmektir. Çünkü dünya saadetini çok para kazanmaya bağlayan milyonlarca insan dünya üzerinde yaşamaktadır. Zannederler ki, çok para kazanırlarsa mutlu olacaklardır.

Birkaç günlük ömrü, o akılsız kafalarının muhtevası içerisinde dünyayı tercih ederek geçirdikleri için onlar sefih, akılsız olduklarının farkında değillerdir. Dünya malı dünyada kalır. Bu akılsızların malları ve evlâtlarının Allah'tan gelecek bir cezaya karşı koymaya yetmeyeceği Al-i İmran-116'da belirtilmektedir:

3/ÂLİ İMRÂN-116: İnnellezîne keferû len tugniye anhum emvâluhum ve lâ evlâduhum minallâhi şey’â(şey’en), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

Muhakkak ki inkâr edenlere, malları ve evlatları, Allah'tan bir şeye (azaba) karşı kendilerine asla bir fayda vermez. Ve işte onlar ateş ehlidir, onlar, orada devamlı kalacak olanlardır.

Yaşanacak ömür bellidir. 300 sene de yaşasanız, katrilyonlarca seneden daha uzun olan bir ahiret hayatını cennette veya cehennemde geçirmek şu dünyadaki hayata bağımlıdır. Öyleyse akılsızlar, kişiye ihsan ettiği herşeyle beraber Allah'ı inkâr eden, devredışı bırakan ve nefslerine tapan, nefslerini Rab'lerinin yerine geçirerek gizli şirke düşenlerdir. Allahû Tealâ, bu insanlara bir delil olmak üzere Casiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde diyor ki:

45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).

Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlette bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Bu durumda Allah'tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

Allah neyi emrettiyse Allah'ın emrini yerine getirmezler, Allah'ı Rab, emir ve kumanda mevkiinden alırlar, nefslerinin afetlerini o'nun yerine oturturlar. Onlarla beraber şeytanı, tagutu oraya oturturlar. Onun emrine itaat ederler.

Allahû Tealâ tarafından faydasız ilimleri üzerine dalâlette bırakılan, kalpleri mühürlü olan insanlar da âmenû olmayanların hepsi de sefihlerdir. Akılsız olduklarını da hiçbir zaman akıl edemeyecek kadar akıllılardır.


2/BAKARA-13

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve onlara: “İnsanların inandıkları gibi siz de âmenû olun (Allah'a ulaşmayı dileyin).” denildiği zaman: “O sefihlerin (akılsızların) îmân ettiği gibi mi âmenû olalım?” dediler. Gerçekten onlar, kendileri sefih değiller mi? Ve lâkin bilmiyorlar.
Diyanet İşleri : Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın” denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?” derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlara, inanan insanlar gibi siz de inanın dendi mi, derler ki: Akılsızlar gibi biz de mi inanacağız? Bilin ki aklı az olanlar onlardır ama bilmezler.
Adem Uğur : Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit "Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!" derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).
Ahmed Hulusi : Onlara, iman eden insanlar gibi iman edin, denildiğinde: "Süfeha (aklı sınırlı, düşünmeden yaşayanlar) gibi mi iman edelim" derler. Kesinlikle biline ki, esas süfeha (aklı sınırlı, düşünemeyenler) kendileridir ama bunu fark etmiyorlar, anlayamıyorlar!
Ahmet Tekin : Onlara,
'Siz de tanıdığınız insanların iman ettiği gibi iman edin, imanlarınızda samimi olun' denildiği zaman:
'O akılsızların iman ettikleri gibi mi iman edecekmişiz' derler.
Bak hele! Onlar, asıl onlar akılsızdırlar. Fakat nasıl bir akıbete uğrayacaklarını bilmiyorlar.
Ahmet Varol : Bu kişilere: 'İnsanların (gerçek mü'minlerin) iman ettiği gibi siz de iman edin' denildiğinde: 'Aşağılık kimselerin iman ettiği gibi mi iman edeceğiz?' diye söylerler. İyi bilin ki, aşağılık kimseler bizzat kendileridir ama bunu bilemiyorlar.
Ali Bulaç : Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
Ali Fikri Yavuz : Onlara, insanların (Muhacirlerin= Mekke’den hicret eden sahabilerin ve Ensar’ın = Medine’li Ashab’ın) iman ettiği gibi, siz de iman edin, denildiği zaman (kendi aralarında): “-Biz, akılsız cahillerin iman ettiği gibi iman edermiyiz?” derler. Doğrusu akılsızlar, sefihler onlardır ve lâkin bilmezler.
Bekir Sadak : Onlara «Muslumanlarin inandigi gibi siz de inanin» denilince de, «Beyinsizlerin inandigi gibi mi inanalim?» derler; iyi bilin ki asil beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler.
Celal Yıldırım : Onlara «Olgun insanların inandığı gibi inanın!» denildiği zaman, «O beyinsizlerin inandığı gibi inanalım mı ?» derler. Dikkat edin ki, onlar, onlardır asıl beyinsizler; fakat bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) : Onlara 'Müslümanların inandığı gibi siz de inanın' denilince de, 'Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?' derler; iyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler.
Diyanet Vakfi : Onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin, denildiği vakit «Biz hiç, sefihlerin (akılsız ve ahmak kişilerin) iman ettikleri gibi iman eder miyiz!» derler. Biliniz ki, sefihler ancak kendileridir, fakat bunu bilmezler (veya bilmezlikten gelirler).
Edip Yüksel : Kendilerine, 'Şu halkın inandığı gibi inanın,' denildiğinde, 'Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız,' derler. Gerçek beyinsizler onlardır; fakat bilmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Yine bunlara nâsın iman ettiği gibi iman edin denildiği zaman «ya biz o süfehanın iman ettikleri gibi mi iman ederiz?» derler, ha doğrusu süfeha kendileridir ve lâkin bilmezler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Yine bunlara: «İnsanların inandıkları gibi inanın.» dendiği zaman: «Biz de o budalaların inandıkları gibi mi inanalım?» derler. Doğrusu budala kendileridir, fakat bilmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onlara: «İnsanların (müslümanların) inandığı gibi inanın.» denilince, «Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?» derler. İyi bilin ki, asıl beyinsiz kendileridir fakat bilmezler.
Fizilal-il Kuran : Onlara «Halk nasıl iman etti ise siz de öyle iman edin» denildiği zaman «Biz hiç beyinsiz ayaktakımı gibi iman eder miyiz?» derler. Asıl beyinsiz ayaktakımı kendileridir, ama bunu bilmiyorlar.
Gültekin Onan : Kendilerine "insanların inandığı gibi inanın" denildiğinde, "biz beyinsizlerin (süfeha) inandığı gibi mi inanıyoruz?" derler. Gerçek beyinsizler onlardır fakat bilmezler.
Hasan Basri Çantay : Onlara «insanların (müslümanların) inandığı gibi inanın» denilince «Biz de o beyinsizlerin inandığı gibi mi inanacağız?» derler. Dikkat et ki (asıl) beyinsizler hiç şüphesiz kendileridir. Fakat bilmezler.
Hayrat Neşriyat : Onlara: 'İnsanların (mü’minlerin) îmân ettiği gibi îmân edin!' denildiği zaman ise: 'Biz, sefihlerin (beyinsizlerin) îmân ettiği gibi mi inanıyoruz?' derler. Dikkat edin! Muhakkak ki sefih olanlar ancak onlardır, fakat bilmiyorlar.
İbni Kesir : Onlara; insanların inandıkları gibi siz de inanın, denilince; o beyinsizlerin inandığı gibi mi biz de inanacağız? derler. Bilesin ki asıl beyinsizler onlardır da bunu bilmezler.
Muhammed Esed : Onlara: "Diğer insanların inandığı gibi inanın!" denildiğinde, "(Şu) dar kafalıların inandığı gibi mi?" diye cevap verirler. Gerçekte onlardır dar kafalılar, ama bunu bilmezler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve onlara: «Siz de nâsın imân ettiği gibi imân edin,» denilince derler ki: «Biz o sefihlerin imân ettiği gibi imân eder miyiz?» Muhakkak biliniz ki sefih olan ancak kendileridir. Fakat bilmezler.
Ömer Öngüt : Onlara: “(Mümin) insanların inandığı gibi siz de inanın!” denilince de, “Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım?” derler. İyi bilin ki asıl beyinsizler kendileridir, fakat bunu bilmezler.
Şaban Piriş : Onlara: -Siz de insanların inandığı gibi inanın! denilince: -Beyinsizlerin inandığı gibi mi inanalım? derler. Dikkat edin! Asıl beyinsizler kendileridir, fakat bilmezler.
Suat Yıldırım : Ne zaman onlara: "Şu güzel insanların iman ettiği gibi siz de iman edin." denilse "Yani o beyinsizlerin inandıkları gibi mi inanalım?" derler. Asıl beyinsizler kendileridir de farkında değiller.
Süleyman Ateş : Onlara: "İnsanların inandıkları gibi siz de inanın" dense, "O beyinsizlerin inandığı gibi inanır mıyız?" derler. İyi bilin ki, asıl beyinsizler kendileridir; fakat bilmezler.
Tefhim-ul Kuran : Ve (yine) kendilerine: «İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin» denildiğinde: «Düşük akıllılar (beyinsizler) ın iman ettiği gibi mi iman edelim?» derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük akıllılar kendileridir: ama bilmezler.
Ümit Şimşek : Onlara 'Siz de herkesin inandığı gibi inanın' dendiğinde, 'O beyinsizler gibi mi inanalım?' derler. Oysa beyinsizlerin tâ kendisi onlardır; lâkin bunu da bilmezler.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlara, "İnsanların inandığı gibi siz de inanın" dendiğinde, "Yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı?" derler. Haberiniz olsun ki, kafası çalışmayan düşük seviyeliler onların ta kendileridir; fakat bilmiyorlar.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 220, 221, 222, 223, 224, 225, 226, 227, 228, 229, 230, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 239, 240, 241, 242, 243, 244, 245, 246, 247, 248, 249, 250, 251, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258, 259, 260, 261, 262, 263, 264, 265, 266, 267, 268, 269, 270, 271, 272, 273, 274, 275, 276, 277, 278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, 285, 286

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
139.512