ÂLİ İMRÂN-79

Anasayfa » ÂLİ İMRÂN Suresi » ÂLİ İMRÂN-79
share on facebook  tweet  share on google  print  

ÂLİ İMRÂN-79

"ÂLİ İMRÂN Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<3/ÂLİ İMRÂN-79>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

مَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُؤْتِيَهُ اللّهُ الْكِتَابَ وَالْحُكْمَ وَالنُّبُوَّةَ ثُمَّ يَقُولَ لِلنَّاسِ كُونُواْ عِبَادًا لِّي مِن دُونِ اللّهِ وَلَكِن كُونُواْ رَبَّانِيِّينَ بِمَا كُنتُمْ تُعَلِّمُونَ الْكِتَابَ وَبِمَا كُنتُمْ تَدْرُسُونَ

Mâ kâne li beşerin en yu’tiyehullâhul kitâbe vel hukme ven nubuvvete summe yekûle lin nâsi kûnû ıbâden lî min dûnillâhi ve lâkin kûnû rabbâniyyîne bi mâ kuntum tuallimûnel kitâbe ve bimâ kuntum tedrusûn(tedrusûne).

Bir insan için, Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra onun insanlara; “Allah'tan başka bana kul olun” demesi olamaz (mümkün değildir). Fakat, sizin kitabı tedris etmiş (okuyup öğrenmiş) olmanız ve öğretiyor olmanızdan dolayı ancak: “Rabbâni (kendini Rabb'e adamış) kullar olunuz” der. 
1. mâ kâne : olmadı, olmaz, olamaz
2. li beşerin : bir insan için
3. en yu'tiye-hu allâhu : Allah ona vermesi
4. el kitâbe : kitap
5. ve el hukme : ve hikmet
6. ve en nubuvvete : ve nebilik, peygamberlik
7. summe : sonra
8. yekûle : der
9. li en nâsi : insanlara
10. kûnû : olun
11. ıbâden : kul
12. min dûni allâhi : Allah'tan başka
13. ve lâkin : ve lâkin, fakat
14. kûnû : olun
15. rabbâniyyîne : kendini Rabb'e adamış
16. bi mâ : sebebiyle, ...'den dolay?
17. kuntum : siz oldunuz
18. tuallimûne el kitâbe : siz kitabı öğretiyorsunuz
19. ve bimâ : ve sebebiyle, ...'den dolayı
20. kuntum : siz oldunuz
21. tedrusûne : tedris ediyorsunuz, öğreniyorsunuz

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ burada nebîlerden bahsediyor. Nebîler etrafındaki insanlara "Söylediklerimi dikkatle dinleyin, bu Kur'ânla karşılaştırın ve söylediklerimden ders alın ve bu öğrendiğiniz dersleri başkalarına da öğreten mürşidlerden, Rabbaniyyinlerden olun." der.

Rabbaniyyin, Rabbe dair olan bilgileri öğrenmiş ve başkalarına öğretmekle vazifeli olan kişilerdir. Sadece Allah'ın resûllerinin etrafında bu tür insanlar oluşabilir. Rabbaniyyin mürşidler oluşabilir. Ötekiler zaten Allah'ın bilgisinden, Allah'ın dîninden haberdar olmadıkları için, insanları ne Allah'a ruhlarını ulaştırmak konusunda ne mürşide ulaşmak konusunda ne fizik vücutlarını ne nefslerini ne de iradelerini Allah'a teslim etmeleri konusunda talepte bulunurlar. İblis 14 asırda bütün İslâm'ı tuzağına düşürmüş ve insanları Allah'a ulaşmayı dilemekten, mürşide ulaşmaktan, ruhlarını Allah'a ulaştırıp teslim etmekten, fizik vücutlarını, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmekten men etmeyi başarmıştır. Bütün bu Kur'ân farzlarını insanlara unutturmuştur. 14 asır sonra öyle bir dîn ilmi insanlara öğretiliyor ki, bu dîn ilminde ne yazık ki korkunç farklılıklar var.

İnsanlar Allah'ın emirlerini öğretenleri değil, o emirlerden insanları men etmeye çalışanları gerçek öğreticiler zannediyorlar. Sahtekârlar gerçeklerin yerini almışlar ve insanlık cehenneme mahkûm edilmiş. Bu noktada hüzün verici bir olguyla karşı karşıyayız. Allah'ın bütün güzelliklerinin yok edildiği bir ortamda yaşıyoruz 21. asırda. İnsanlar Allah'ın insanları mutluluğa ulaştıracak olan bütün ilmini yerle bir etmişler. Artık insanlar Allah'ın hedeflerine çağırılmıyor. Amaçlar, hedefler bütünüyle yok edilmiş, Allah'ın vasıta emirleri amaç olmuş. Allah'ın vasıta emirleri, hedef emirler olarak telâkki ediliyor. Yani namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şahadet getirmek insanlara artık amaç olarak gösteriliyor. Halbuki onları yapmak suretiyle, insanlar Allah'a ulaşmayı dileyecekler, mür-şidlerine ulaşacaklar, ruhlarını Allah'a ulaştıracaklar, fizik vücutlarını Allah'a teslim edecekler, nefslerini, iradelerini Allah'a teslim edecekler.

Osmanlı'nın çürüme devrindeki sahtekârlar, Allah'ın gerçek dostlarının yerini almış ve Osmanlı'yı çökertmeyi başarmışlar. Osmanlı bir zamanlar cihan hakimiydi. Bütün dünyaya adalet götüren bir adaletin temsilcisiydi. Nizam-ı Âlem Osmanlı, Nizam-ı Cedid Osmanlı'ya dönüştü, sonra da çöktü. Arkasında hep sahtekârların, Allah'ın gerçek dostlarının yerini almaları ve halkın da sahtekârlara inanması gerçeği vardır. Osmanlının mirasçıları da bugün aynı durumdalar.

3/ÂLİ İMRÂN-79

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Bir insan için, Allah'ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra onun insanlara; "Allah'tan başka bana kul olun" demesi olamaz (mümkün değildir). Fakat, sizin kitabı tedris etmiş (okuyup öğrenmiş) olmanız ve öğretiyor olmanızdan dolayı ancak: "Rabbâni (kendini Rabb'e adamış) kullar olunuz" der.
Diyanet İşleri : Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”
Abdulbaki Gölpınarlı : Hiçbir insana yakışmaz ki Allah, ona kitap, hüküm ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara, Tanrıyı bırakın da bana kul olun desin. Ancak öğretmekte, okumakta ve okutmakta olduğunuz kitaba uyup Rabbânî olun der.
Adem Uğur : Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
Ahmed Hulusi : Bir beşer için olacak şey değildir, Allâh kendisine hakikat bilgisini, hükmü ve nübüvveti versin de, sonra o kalkıp insanlara, "Allâh'ı bırakıp, bana kulluk edin" desin! Bilakis onlara şöyle der: "Hakikat bilgisi öğretinize ve yaptığınız çalışmalara uygun olarak, Rabbinize kulluk ettiğinizin bilincinde olanlardan olun. "
Ahmet Tekin : Kendisine Allah’ın kitap, hikmete dayalı hükümranlık, yargı ve icra yetkisi, şeriat ve peygamberlik verdiği beşer nevinden hiçbir kimsenin, tutup da:
'Allah’ı bırakıp, kulu durumundaki bana kulluk ve ibadet edin' demesi yakışmaz. Fakat onun:
'Öğretilmekte ve öğretmekte olduğunuz, okullar açıp ders olarak okuttuğunuz kitap uyarınca, Rabbinize samimiyetle bağlı kullar olunuz' demesi gerekir.
Ahmet Varol : Allah bir insana Kitab'ı, hükmü ve peygamberliği verdikten sonra onun insanlara: 'Allah'ı bırakıp da bana kul olun' demesi sözkonusu olamaz. Ancak o: 'Öğrettiğiniz Kitap gereğince ve kendiniz de incelediğiniz üzere gönülden Rabbe kullar olun' der.
Ali Bulaç : Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre Rabbaniler olunuz" (deme görevindedir.)
Ali Fikri Yavuz : Beşerden hiç kimseye yakışmaz ki, Allah ona kitap versin, anlayış versin, peygamberlik versin de sonra insanlara şöyle desin; “- Allah’ı bırakıp bana kul olun”. Fakat öğretmekte ve ders alıp vermekte olduğunuz kitap sayesinde, bildiği ile amel eden âlimlerden olun der.
Bekir Sadak : Allah'in kendisine Kitab'i hukmu, peygamberligi verdigi insanogluna: «Allah'i birakip bana kulluk edin» demek yarasmaz, fakat: «Kitabi ogrettiginize, okudugunuza gore Rabb'e kul olun» demek yarasir.
Celal Yıldırım : Hiç bir insana uygun olmaz, yakışık düşmez ki, Allah ona kitap versin, hüküm ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara : «Allah'ı bırakıp bana kul olun !» desin. Ama : «Kitabı öğrenip öğrettiğinize ve ders verdiğinize göre öğretici, eğitici ve bilginizle amel edici olun !» der..
Diyanet İşleri (eski) : Allah'ın kendisine Kitap'ı, hükmü, peygamberliği verdiği insanoğluna: 'Allah'ı bırakıp bana kulluk edin' demek yaraşmaz, fakat: 'Kitabı öğrettiğinize, okuduğunuza göre Rabb'e kul olun' demek yaraşır.
Diyanet Vakfi : Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz.
Edip Yüksel : ALLAH'ın kendisine kitap, bilgelik ve peygamberlik verdiği hiç bir insan, 'ALLAH'tan sonra bana da kulluk ediniz,' diye halkı kendisine çağırmaz. Aksine, 'Öğrenip öğrettiğiniz kitap gereğince kendisini Rabbine adayan kullar olun,' der
Elmalılı Hamdi Yazır : Hiç bir beşer için o salâhiyyet yoktur ki Allah ona kitab versin, hüküm versin, Peygamberlik versin de o sonra insanlara Allahdan beride bana kul olun diyebilsin, ve lâkin kitab ta'lim etmekte olduğunuz ve ders alıb vermekte bulunduğunuz için rabbanîler olunuz der
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Allah'ın kendisine kitap, bilgi ve peygamberlik vermiş olduğu hiçbir kişinin kalkıp da insanlara: «Allah'a değil bana kul olun» diyebilme yetkisi yoktur. Ancak: «Kitabı öğretmekte ve ders alıp vermekte olmanız sebebiyle Allah yolunun erleri olunuz!» der.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İnsanlardan hiçbir kimseye, Allah kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdikten sonra, kalkıp insanlara: «Allah'ı bırakıp bana kul olun.» demesi yakışmaz. Fakat onun: «Öğrettiğiniz ve okuduğunuz kitap gereğince Rabb'e halis kullar olun» (demesi uygundur).
Fizilal-il Kuran : Hiçbir insana yakışmaz ki kendisine kitap, yetki ve peygamberlik verildikten sonra insanlara dönsün de Allah'ı bırakarak bana kul olunuz' desin; tersine ona yakışan söz; 'Okuyup öğrendiğiniz bu kitap gereğince Allah 'a kul olmayı benimseyiniz' demektir.
Gültekin Onan : Beşerden hiç kimsenin, Tanrı kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Tanrı'yı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "Öğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba göre rabbaniler olunuz" (deme görevindedir).
Hasan Basri Çantay : Beşerden hiç bir kimseye yakışmaz ki Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de sonra o, insanlara: «Allahı bırakıb da (gelin) bana kul olun.» desin. Fakat o, «öğretmekde ve okuyub okutmakda olduğunuz Kitab sayesinde Rabbaniler olun» (der).
Hayrat Neşriyat : Bir insan için, Allah ona kitab, hikmet ve peygamberlik versin de, sonra (o kimse)insanlara: 'Allah’ı bırakıp bana kul olun!' desin, (bu) olur şey değildir; fakat (bir peygamber ancak şöyle der): '(Öğrenip) öğretmekte ve oku(yup, okut)makta olduğunuz Kitab sâyesinde Rabbânî (ilim ve ihlâsla kulluk ederek Rabbe mensûb olan kimse)ler olun!'
İbni Kesir : Hiç bir insana yakışmaz ki; Allah, kendisine kitabı, hükmü ve peygamberliği versinde sonra o, insanlara: Allah'ı bırakıp bana kullar olun, desin. Fakat: Kitabı okuyup öğrettiğinize göre Rabb'a kul olun, demek yaraşır.
Muhammed Esed : Allah'ın vahiy, sağlam muhakeme ve peygamberlik bağışladığı hiç kimsenin bundan sonra halkına, "Allah'ın yanısıra bana da kulluk edin!" demesi düşünülemez; aksine, (onlara şöyle öğüt verir): "ilahi kelamın bilgisini yayarak ve kendiniz (onu) derinlemesine inceleyerek Allah adamları olun!"
Ömer Nasuhi Bilmen : Hiç bir beşer için sahih değildir ki, Allah Teâlâ ona kitap, hüküm ve nübüvvet versin de sonra o nâsa, «Allah'tan berî de bana kul olunuz,» deyiversin. Fakat, «Öğrettiğiniz ve ders alıp verdiğiniz şey sebebiyle Rabbanîler olunuz,» der.
Ömer Öngüt : Allah'ın kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik verdiği kimsenin, insanlara: “Allah'ı bırakıp da bana kul olun!” demesi mümkün değildir. Fakat o: “Kitabı okuduğunuza ve öğrettiğinize göre Rabbânîler olunuz. ” der.
Şaban Piriş : Allah’ın kendisine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiği bir insanın, bütün bunlardan sonra: -Allah’ı bırakıp, benim kullarım olun, demesi mümkün değildir. Fakat: -Kitabı okuyup, incelediğinize göre Rabb’e kul olunuz, der.
Suat Yıldırım : Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve nübüvvet verdiği hiçbir insanın kalkıp da halka: "Allah’ın yanı sıra bana da kul olun." deme yetkisi yoktur. Lâkin o insanlara: "Öğretmekte ve okuyup okutmakta olduğunuz kitap sayesinde rabbanî olun." der.
Süleyman Ateş : Hiçbir insana yakışmaz ki, Allâh ona Kitap, hüküm (hikmet) ve peygamberlik versin de, sonra (o kalksın) insanlara: "Allâh'ı bırakıp bana kullar olun", desin; fakat: "Öğrettiğiniz Kitap ve okuduğunuz şeyler gereğince Rabba halis kullar olun!" der.
Tefhim-ul Kuran : Beşerden hiç kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hükmü ve peygamberliği versin de, sonra o, insanlara: «Allah'ı bırakıp bana kulluk edin» deme (hakkı ve yetki) si yoktur. Fakat o, «Öğretmekte olduğunuz ve ders alıp vermekte bulunduğunuz Kitaba göre Rabbânî'ler olunuz (deme görevindedir.)»
Ümit Şimşek : Hiçbir beşere yakışmaz ki, Allah ona kitap, hikmet ve peygamberlik versin de, sonra o, insanlara 'Allah'ın yanı sıra bana da kul olun' desin! Bilâkis, o, 'Halka öğrettiğiniz ve okuyup okuttuğunuz kitaba uyun da yalnız Allah'a içtenlikle kulluk eden kimseler olun' der.
Yaşar Nuri Öztürk : Hiçbir insana yakışmaz ki, Allah kendisine kitap, hüküm-hikmet ve peygamberlik versin de sonra o, insanlara "Allah'ı bırakıp bana kullar olun" desin. O ancak şöyle der: "Öğrettiğiniz şu Kitap'a ve okuyup araştırdıklarınıza dayanarak benliklerini Allah'a adamış kullar/Rabbânîler olun!"
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199200

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
99.682