ÂLİ İMRÂN-63

Anasayfa » ÂLİ İMRÂN Suresi » ÂLİ İMRÂN-63
share on facebook  tweet  share on google  print  

ÂLİ İMRÂN-63

"ÂLİ İMRÂN Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<3/ÂLİ İMRÂN-63>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّ اللّهَ عَلِيمٌ بِالْمُفْسِدِينَ

Fe in tevellev fe innallâhe alîmun bil mufsidîn(mufsidîne).

Buna rağmen dönerlerse, o zaman muhakkak ki Allah, fesat çıkaranları en iyi bilendir. 
1. fe in tevellev : buna rağmen dönerlerse
2. fe inne allâhe : o zaman muhakkak ki Allah
3. alîmun : en iyi bilen
4. bi el mufsidîne : fesad çıkaranları, bozguncuları

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

İblis, insanları Allah'ın söylediklerinin dışına taşırmak için asırlar boyu herşeyi yapmış, kandırmayı başarmış ve 3 Allah fikri (baba Allah, oğul Allah ve Ruh'ül Kudüs), hıristiyanların bir kısmı tarafından kabul edilmiştir. Ama Allahû Tealâ ne söylüyorsa, o haktır. Ve Hz. İsa da hayattayken etrafındaki hristiyanlara söylediği şey: "Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir."

Kendisi Rabbe tâbî olan bir insan, Allahû Tealâ tarafından vücuda getirilmiş ama Allah değil. Allah oğul edindi, dediğiniz zaman, Allah'ı insan mevkiine koyuyorsunuz.

Göreceksiniz ki Allah insan değildir. İnsan gibi 3 boyutlu değildir. Allah'ın hakikatlerini tartışmaya kalkanlar ve ısrar edenleri yemine davet etmek zarureti doğar. Hiçbir zaman hiç kimseyle niza etmek Allahû Tealâ tarafından uygun görülmez ama mecburiyet karşısında yemine davet edilmelidirler.

Al-i İmran-62'nin açıklama kısmında bahsedilen müteveffa kelimesindeki ifa budur. Vefa kelimesi, ifa kelimesi hep bu kökten gelir. Yalnız Türkçemiz'de müteveffa kelimesi ölü anlamında kullanılıyor.

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

Her insan için bir ifa söz konusudur. Allahû Tealâ da Hz. İsa için bunu kullanmaktadır. Onu katına alma konusundaki işleme, geri alışa ifa diyor Allahû Tealâ. Vefa, sahip çıkmak, reddetmemek, reddi geri almak anlamında kullanılıyor. Olay, insanların ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştırmasıdır. Rad Suresinde Allahû Tealâ diyor ki:

13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).

Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah'a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).

Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).

Onlar, sabırla Rab'lerinin vechini (Zat'ını, Zat'a ulaşmayı ve Allah'ın Zat'ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.

13/RA'D-23: Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(bâbin).

Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.

13/RA'D-24: Selâmun aleykum bi mâ sabertum fe ni’me ukbed dâr(dâri).

Sabretmenizden dolayı size selâm olsun. Dar-ı dünyanın (dünya yurdunun) akıbeti (sonucu) ne güzel.

13/RA'D-25: Vellezîne yankudûne ahdallâhi min ba’di mîsâkıhi ve yaktaûne mâ emerallâhu bihi en yûsale ve yufsidûne fîl ardı ulâike lehumul la’netu ve lehum sûud dâr(dâri).

Onlar, misaklerinden sonra (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim edeceklerine dair ezelde Allah'a misak verdikten sonra) Allah'ın ahdini bozarlar (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim etmezler). Ve Allah'ın, O'na (Allah'a) ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler (ruhlarını Allah'a ulaştırmazlar). Ve yeryüzünde fesat çıkarırlar (başka insanların da Sıratı Mustakîm'e ulaşmalarına mani oldukları için fesat çıkarırlar). Lânet onlar içindir. Ve yurdun kötüsü (cehennem) onlar içindir.

Allahû Tealâ bu fesadı anlatmaktadır. Kim, ruhunu Allah'a ulaştırmayı dilemeyi, Allah ona emretmesine rağmen, ruhunu Allah'a ulaştırmayı dilemezse, o yeryüzünde fesat çıkaran olarak değerlendirilir. Herkes serbesttir. Dileyen Allah'a, Allah'ın gerçekleştirilmesini emrettiği şeyi gerçekleştirir; dileyen gerçekleştirmez. Neden bu insanlar fesatçı olarak kabul ediliyorlar? Bunun cevabını Nisa-167, 168, 169 veriyor:

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).

Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).

Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet edecek değildir.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).

Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

Kâfirler, insanların ruhlarını Allah'a ulaştırmalarına mani olanlardır. Yani kendileri vuslatı kesmişler, Allah'ın yoluna girmemişler; ama yetmez, bu vuslatı kesilenler kendilerine sorulduğu zaman, başka insanları da vuslatı kesmeye davet eden insanlar, hatta bunu özellikle gerçekleştirmek için onlara baskı bile uygulayanlar. Böyle olması lâzım ki, Allahû Tealâ Nisa-168'de "Onlar kâfirdirler ve zâlimdirler" diyor.

Niçin kâfirler? Mürşidlerine ulaşmamışlar, ruhlarını bu sebeple Allahû Tealâ'ya yola çıkarmamışlar. Başka insanların Allah'ın yoluna girmesine, ruhlarını Allah'a göndermesine mani oldukları için başkalarına zulmederler, bu sebeple zalimdirler ve Allah onlara mağfiret etmez.

Eğer mürşidlerine ulaşsalardı Allah onların bütün günahlarını sevaba çevirecek yani onlara mağfiret edecekti ama Allah onlara asla mağfiret etmez. Çünkü onlar ruhlarını Allah'a ulaşt?rmak istemiyorlar ve iki görevi de gerçekleştirmiyorlar. Öyleyse bunlar yeryüzünde fesat çıkaranlardır.

 

3/ÂLİ İMRÂN-63

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Buna rağmen dönerlerse, o zaman muhakkak ki Allah, fesat çıkaranları en iyi bilendir.
Diyanet İşleri : Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir.
Abdulbaki Gölpınarlı : Gene yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah bozguncuları bilir.
Adem Uğur : Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
Ahmed Hulusi : Eğer (bu hakikatten) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allâh fesat çıkaranları bilir (sonucunu yaşatır).
Ahmet Tekin : Eğer yine de gün gibi açık hakikatlerden, bütün peygamberlerin davetinin birinci konusu olan tevhid inancına bağlanmaktan yüz çevirirler, güç ve iktidarlarını kullanarak, halkı istedikleri istikamette yönlendirirlerse Allah’ın azabından kurtulamazlar. Allah bozguncuları, fesat çıkaranları bilmektedir.
Ahmet Varol : Eğer yüz çevirirlerse Allah şüphesiz bozguncuları bilir.
Ali Bulaç : Eğer yüz çevirirlerse elbette Allah, fesat çıkaranları bilir.
Ali Fikri Yavuz : Eğer iman etmekten yüz çevirirlerse, elbette Allah o fesatçıları hakkıyle bilendir (ve cezalarını verendir.).
Bekir Sadak : Eger yuz cevirirlerse, suphesiz Allah bozgunculari bilir.*
Celal Yıldırım : Bununla beraber (haktan) yüzçevirirlerse, şüphesiz ki Allah bozguncuları çok iyi bilendir.
Diyanet İşleri (eski) : Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah bozguncuları bilir.
Diyanet Vakfi : Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
Edip Yüksel : Yüz çevirirlerse, elbette ALLAH bozguncuları bilir
Elmalılı Hamdi Yazır : Yine yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah müfsidleri bilir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Yine yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah fesatçıları bilir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Eğer (haktan) yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah bozguncuları çok iyi bilendir.
Fizilal-il Kuran : Eğer sırt çevirirlerse kuşkusuz Allah kimlerin bozguncu olduğunu bilir.
Gültekin Onan : Eğer yüz çevirirlerse elbette Tanrı, fesat çıkaranları bilir.
Hasan Basri Çantay : Eğer (Hakdan, imandan) yine yüz çevirirlerse muhakkak Allah o fesâdcıları hakkıyle bilendir.
Hayrat Neşriyat : (Ey Resûlüm!) Bundan sonra (yine) yüz çevirirlerse, artık şübhesiz ki Allah, fesad çıkaranları hakkıyla bilendir.
İbni Kesir : Şayet yüz çevirirlerse; şüphesiz ki Allah, bozguncuları bilir.
Muhammed Esed : Ve eğer (bu hakikatten) yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah ifsad edicilerden tamamiyle haberdardır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Artık yine yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah Teâlâ müfsidleri tamamıyla bilir.
Ömer Öngüt : Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları bilendir.
Şaban Piriş : Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.
Suat Yıldırım : Eğer yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allah o fesatçıları hakkıyla bilir.
Süleyman Ateş : Eğer dönerlerse, muhakkak ki Allâh, bozguncuları bilir.
Tefhim-ul Kuran : Eğer yüz çevirirlerse, elbette Allah, fesat çıkaranları bilir.
Ümit Şimşek : Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah o bozguncuları hakkıyla bilir.
Yaşar Nuri Öztürk : Eğer yüz çevirirlerse, hiç kuşkusuz Allah, bozguncuları çok iyi bilmektedir.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199200

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
99.692