ÂLİ İMRÂN-31

Anasayfa » ÂLİ İMRÂN Suresi » ÂLİ İMRÂN-31
share on facebook  tweet  share on google  print  

ÂLİ İMRÂN-31

"ÂLİ İMRÂN Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<3/ÂLİ İMRÂN-31>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fettebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun).

De ki: “Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.” 
1. kul : de, söyle
2. in kuntum : eğer, siz ... iseniz
3. tuhibbûne allâhe : Allah'ı seviyorsunuz
4. fe ittebiû-nî : o taktirde bana tâbî olun
5. yuhbib-kum(u) allâhu : Allah sizi sever
6. ve yagfir lekum : ve size mağfiret eder
7. zunûbe-kum : sizin günahlarınız
8. ve allâhu gafûrun : ve Allah mağfiret eden, günahları sevaba çeviren
9. rahîmun : Rahim esması ile tecelli eden rahmet nuru gönderen

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ, Nisa Suresinin 64. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Allah, sahâbenin talebi üzerine, onların bütün günahlarını yok eder, sıfırlar. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in talebi üzerine bir defa daha yok eder ve sıfırlar. Böylece günahları önce sıfır noktasına, hiç işlenmemiş hükmüne götürür, ondan sonra da sevaba çevirir. Allahû Tealâ bunun adına mağfiret demektedir.

Allahû Tealâ, Furkan-70'te tövbe edenlerin cehenneme gitmeyeceğini, onların mü'min olduklarını, nefs tezkiyesine (amilüssalihata) başlayanlar olduklarını ifade etmektedir:

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

Nefs tezkiyesi yapanların hepsi mü'minlerdir. Allah'ın nurları, nefsin kalbine, kişi îmânı artan bir mü'min olduğunda yerleşebilir ve nefs tezkiyesi gerçekleşebilir:

40/MU'MİN-40: Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin).

Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssalihat (nefsi ıslâh edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü'minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.

Mağfiret, sahâbe için Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî oldukları zaman gerçekleşmiştir. Hepsinin bütün günahları sevaba döndürülmüştür. Allahû Tealâ, sahâbenin günahlarına mağfiret etmiştir. Yani kendi talepleri üzerine Allahû Tealâ onların bütün günahlarını affetmiş ve kâinatın en büyük mürşidine Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî oldukları an Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in talebi üzerine de bir defa daha Allahû Tealâ bütün günahlarını affetmiştir, sevaba çevirmiştir.

Mümkün değil ama Allahû Tealâ'nın başlangıçta sıfır sevgi sahibi olduğu düşünülürse, kişiler sevap kazandıkça Allahû Tealâ onlara kazandıkları dereceleri verir. Allahû Tealâ, günahlarına bire bir karşılık verdiği halde, sevaplarına hep bir'e on karşılık verir. Yani kim, bir derecelik sevap kazanırsa onun amel defterine mutlaka on katı yazılır. Buna rağmen insanlar eğer Allahû Tealâ'nın yoluna girmezlerse o kadar çok günah işleyenlerdir ki sevaplarına Allahû Tealâ on katını verdiği halde o kişiler Allah'ın yoluna girmedikçe sevapları hiçbir zaman günahlarını geçemez.

Görülmektedir ki Allah'ın Gafur esmasının sahibi olarak mağfiret etmesi (günahları sevaba çevirmesi), sahâbe için ancak Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e tâbî olurlarsa geçerlidir. Allahû Tealâ Furkan-70'te mağfireti aksiyon olarak, Nisa-64'te de tövbe merasimini anlatmaktadır. Al-i İmran Suresinin 31. âyet-i kerimesi bu iki âyet-i kerimeyle illiyet rabıtasıyla birbirine bağlıdır.

Allahû Tealâ, Nisa-167168 ve 169'da diyor ki:

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden).

Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah'ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.

4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan).

Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm'e) hidayet edecek değildir.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).

Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

Allahû Tealâ, insanları Allah'ın yolundan, ruhlarını Allah'a ulaştırmaktan men eden yani mürşide tâbî olmalarına mani olan insanların uzak bir dalâlet içinde olduklarını, onların kâfirler ve zalimler olduklarını ifade etmektedir. Bu insanlar zalimdirler, çünkü başka insanların ruhlarını Allah'a ulaştırmaktan onları men ederler, insanların ruhlarının Sıratı Mustakîm'e ulaşmasına, günahlarının sevaba çevrilmesine mani olurlar. Nitekim ondan da bahsediyor Allahû Tealâ: "Allah onlara asla mağfiret etmez, onları ancak cehennem yoluna ulaştırır ve onlar orada ebediyyen kalacaklardır; Allah asla onları Sıratı Mustakîm'e, Tariki Mustakîm'e ulaştırmaz." diyor. Evvelâ günahlarını sevaba çevirmez, onlara mağfiret etmez diyor. Eğer mürşidlerine tâbî olsalardı, ruhları Allah'a doğru yola çıkacaktı ve Allah onların günahlarını sevaba çevirecekti. Nisa-64'e, Furkan-70'e ve Mu'min-7'ye göre. Mu'min-7'de de Allahû Tealâ arşı tutan meleklerin ve onların etrafında bulunan devrin imamının birçok kişi için Allah'tan mağfiret dilediğini yani onların günahlarının sevaba çevrilmesini dilediğini anlatmaktadır:

40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm(cahîmi).

Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”

Allahû Tealâ Al-i İmran Suresinin 31. âyet-i kerimesinde Allah'ın Rahîm esması söz konusudur. Allahû Tealâ'nın bütün insanlar için dizaynında insanlar ne yaparlarsa kurtuluşa ulaşırlar ne yaparlarsa mahva giderler konularının hepsinin mevcut olduğu bir hüviyeti anlatmaktadır.

 

3/ÂLİ İMRÂN-31

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : De ki: “Eğer siz Allah'ı seviyorsanız, o taktirde bana tâbi olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah "Gafur"dur, "Rahîm"dir.”
Diyanet İşleri : De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Abdulbaki Gölpınarlı : De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun da Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı yarlıgasın. Allah yarlıgayıcıdır ve rahîmdir.
Adem Uğur : (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Ahmed Hulusi : De ki: "Eğer Allâh'ı seviyorsanız bana tâbi olun; ki Allâh sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Allâh Ğafûr'dur, Rahıym'dir. "
Ahmet Tekin : Onlara:
'Siz Allah’ın affına mazhariyet istiyor, Allah’ı seviyorsanız bana tâbi olun, benim sünnetime uyun, uygulayın ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın. Allah kullarını koruma kalkanına alan, çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.' de.
Ahmet Varol : De ki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.'
Ali Bulaç : De ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir."
Ali Fikri Yavuz : (Rasûlüm), şöyle de: “-Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Zira Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”
Bekir Sadak : «Allah'i seviyorsaniz bana uyun. Allah da sizi sevsin ve gunahlarinizi bagislasin. Allah affeder ve merhamet eder".
Celal Yıldırım : De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.
Diyanet İşleri (eski) : De ki: 'Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder'.
Diyanet Vakfi : (Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
Edip Yüksel : De ki, ' ALLAH'ı seviyorsanız beni izleyin ki ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir.'
Elmalılı Hamdi Yazır : De ki: eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün, Allah gafurdur, rahîmdır
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı bağışlasın; Allah, daima bağışlayan ve esirgeyendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : De ki, siz gerçekten Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.
Fizilal-il Kuran : De ki; 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Hiç kuşkusuz Allah bağışlayıcı ve esirgeyicidir.'
Gültekin Onan : De ki : "Eğer siz Tanrı'yı seviyorsanız bana uyun; Tanrı da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Tanrı bağışlayandır, esirgeyendir."
Hasan Basri Çantay : (Habîbim) de ki: «Eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün. Çünkü Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir».
Hayrat Neşriyat : (Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: 'Eğer Allah’ı seviyorsanız, o hâlde bana tâbi' olun ki, Allah (da) sizi sevsin ve günahlarınızı size bağışlasın!' Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
İbni Kesir : De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.
Muhammed Esed : De ki (ey Peygamber): "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin; zira Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır."
Ömer Nasuhi Bilmen : De ki: «Eğer Allah Teâlâ'yı seviyor iseniz bana ittiba ediniz ki, Allah Teâlâ da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir.»
Ömer Öngüt : Resulüm! Onlara söyle: “Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve merhamet edicidir. ”
Şaban Piriş : De ki: -Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, bağışlayandır, merhamet edendir.
Suat Yıldırım : Ey Resulüm, de ki: "Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafurdur, rahimdir! (çok affedicidir, engin merhamet ve ihsan sahibidir).
Süleyman Ateş : De ki: "Eğer Allâh'ı seviyorsanız bana uyun ki Allâh da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın. Allâh bağışlayandır, esirgeyendir."
Tefhim-ul Kuran : De ki: «Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.»
Ümit Şimşek : De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
Yaşar Nuri Öztürk : De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok affedici, çok merhametlidir."
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199200

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
99.642