EN'ÂM-97

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-97
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-97

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-97>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَهُوَ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ النُّجُومَ لِتَهْتَدُواْ بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ قَدْ فَصَّلْنَا الآيَاتِ لِقَوْمٍ يَعْلَمُونَ

Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihâ fî zulumâtil berri vel bahr(bahri), kad fassalnal âyâti li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).

Ve kara ve denizin karanlıklarında (nefsin afetlerinin karanlığında) onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) için yıldızları (nebîler, resûller, mürşidler) kılan O'dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile açıkladık.  
1. ve huve ellezî : ve o ki
2. ceale : kıldı, yaptı, var etti
3. lekum en nucûme : sizin için yıldızlar
4. li tehdedû : hidayete ermeniz için, yol bulmanız için
5. bi-hâ : onunla
6. fî zulumâti el berri : karanın karanlıklarında
7. ve el bahr : ve deniz
8. kad : oldu
9. fassalna el âyâti : âyetleri birer birer, detayları ile açıkladık
10. li kavmin : bir kavim için, bir topluluk için
11. ya'lemûne : biliyorlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Fizik dünyada kutup yıldızının muhtevasını düşünelim. Gecenin karanlığında açık denizdesiniz. Sizin için hiçbir nirengi noktasının olmadığı bir durumda ne yaparsınız? Gündüz güneş, hangi istikamete gideceğinizi ifade eder. Belli bir istikamete gidiyorsanız geminin hep aynı tarafından, aynı noktadan güneşin doğması lâzımdır. Eğer başka bir taraftan doğuyorsa tekrar rotaya girmeniz gerekir. Diğer taraftan yıldızlara baktığınız zaman da belli bir istikamette gidiyorsanız; kutup yıldızı, bulunduğunuz yerden görünüyorsa, karşınıza, gemiye göre hep aynı istikamette, aynı açıdan çıkması lâzımdır ki; istikametinizin doğru olduğu tebellür etsin. Bu, fizik standartlarda gecenin karanlıklarında yol bulmamız için gerekli olan bir konudur.

Öbür taraftan Allahû Tealâ burada manevi yolculuğunuz için (hidayete ermek için) açık olarak "hidayet" kelimesini kullanmaktadır: “Yıldızları kılan O'dur.” buyuruyor. Yıldızların başında Peygamber Efendimiz (S.A.V) gelir. Sonra bütün nebîler, bütün peygamberler gelir. Sonra peygamber olmadıkları, sadece resûl oldukları halde (velî resûl), huzur namazının imamlığına tayin edilenler gelir. Sonra bütün kavimlerde her devirde, her zaman var olan resûller gelir. Burada "hidayet" söz konusudur. Allahû Tealâ, bu âyette "gece" demekle, nefsin karanlıklarını ifade etmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Benim sahâbem yıldızlar gibidir. Kim onlara tâbî olursa mutlaka hidayete erer.” Bu hadîs için "mevzu hadîs" (uydurma hadîs) denmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) de: “Benim hadîslerim tartışılacaktır, Kur'ân-ı Kerim'e bakın. Hiçbir hadîsim Kur'ân-ı Kerim'e aykırı olmaz.” buyurmuştur.

İşte Kur'ân-ı Kerim'de Allahû Tealâ ister ensar olsun, ister muhacirîn, hepsine tâbî olunduğunu ifade buyurmuştur.

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).

O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.

Tâbî olanlar da hidayete ermiştir ve adlarına "tâbiîn" denmektedir. Tâbiine tâbî olanlar da vardır. Hidayete ermenin en üst noktasına çıkmışlar, mürşid olmak seviyesine ulaşmışlardır. Onlara tâbî olanlar da vardır; "tebe-i tâbiin." Onlara da, onlardan sonrakilere de tâbî olanlar hep olmuştur. Öyleyse bu hadîs, mevzu hadîs değildir. Tam Kur'ân-ı Kerim'le irtibat halinde, denge halinde, tam Kur'ân-ı Kerim'in söylediğini söylemektedir. Sahâbe yıldızlar gibidir. Onlara tâbî olanlar, mutlaka hidayete ererler ve ermişlerdir.

Öyleyse âyet-i kerimeleri mânâlandırırken bir zahirî âleme göre kelime mânâsı, lâfzın mânâsı, bir de ruhun mânâsı vardır. Bu iki mânâyı birbirinden ayırdığımız zaman ruhun 7 tane mânâsına ulaşılır. Konuya hidayetten girildiğinde karşımıza 6 hidayetin 7 safhası çıkar. Bu yedi hedef, yedi tane takvayı içermektedir.

Allah'a ulaşmayı dilemek birinci safhadır. Âmenûlar takvası hidayetin düşünce plâtformundaki ilk noktasıdır.

Düşünce bazında kuvveden fiile çıkmamış bir hidayettir. Mürşidinize ulaştığınız zaman fiziki hidayet başlamıştır, hidayete adım atarsınız. Ruh vücuttan ayrılmıştır. Sıratı Mustakîm'e ulaşmıştır. Allah'a doğru bir yolculuğa çıkmıştır; tâbiiyet takvasındasınız. 14. basamakta yola çıkan ruh, 21. basamakta Allah'a ulaşmıştır. Allah'a teslim olmuştur. Hidayete eren ilk varlığınız ruhunuz, evvab takvada hidayete erer; üçüncü takva. Henüz üçüncü hedeftesiniz.

Dördüncü hedef, fizik vücudu Allah'a teslim etmektir. Fizik vücut, Allah'ın bütün emirlerini yerine getirir, yasak ettiği hiçbir fiili işlemez bir hüviyet kazanır. Muhsinler takvasında, fizik vücut da Allah'a teslim olur, hidayete erer.

Beşinci hedef, daimî zikre ulaşıp nefsi Allah'a teslim etmektir. Allah'ın bütün emirlerini yerine getiren, yasak ettiği hiçbir fiili işlemeyen bir özellik kazanarak, nefs hidayete erer, ulûl'elbab takvaya ulaşır.

Altıncı hedef, irşada ulaşmaktır. Burada muhlisler takvası (irşad takvası) söz konusudur.

Ve yedinci hedef, Allah'a köle olmaktır. Yedinci kademedeki, yedinci takva olan "bihakkın takva"ya ulaşırsınız. Herbiri için hidayet söz konusuysa, iradenizin Allah'a teslim olarak hidayete erdiği yer burasıdır.

Bütün sahâbe bu kademelerin hepsini geçmiş bütün hedeflere ulaşmışlardır. Hepsi İrşad Makamı'nın sahibi olmuşlardır.

 

6/EN'ÂM-97

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve kara ve denizin karanlıklarında (nefsin afetlerinin karanlığında) onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) için yıldızları (nebîler, resûller, mürşidler) kılan O'dur. Bilen bir kavim için, âyetleri detayları ile açıkladık.
Diyanet İşleri : O, sayelerinde, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Bilen bir toplum için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
Abdulbaki Gölpınarlı : Öyle bir mabuttur ki karada ve denizde, karanlıklar içine dalmışken yolunuzu bulmanız için yıldızları yaratmıştır. Bilen topluluğa delillerimizi apaçık anlatmadayız.
Adem Uğur : O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş geniş açıkladık.
Ahmed Hulusi : "HÛ"dur; karanın ve denizin karanlıklarında, hidâyet bulmanız için yıldızları oluşturan! Gerçekten biz, bilen bir toplum için işaretleri tafsil ettik.
Ahmet Tekin : O, kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye faydalanmanız için gökte yıldızları bir düzen içinde yerleştirendir. Biz, âyetleri ilimde ilerlemeye devam eden bilgi toplumları için ayrıntılı olarak açıkladık.
Ahmet Varol : Yine O, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulabilesiniz diye sizin için yıldızları yarattı. Bilen bir topluluk için ayetleri etraflıca açıkladık.
Ali Bulaç : O, karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edendir. Bilebilen bir topluluk için biz ayetleri birer birer (bölüm bölüm) açıkladık.
Ali Fikri Yavuz : Karanın ve denizin karanlıklarında doğru yolu kendileriyle bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O’dur. Gerçekten, bilenler için, âyet ve alâmetleri açıkça bildirdik.
Bekir Sadak : O, yildizlari kara ve denizin karanliklarinda yol bulasiniz diye sizin icin var edendir. Bilen millet icin ayetleri uzun uzadiya acikladik.
Celal Yıldırım : Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulmanız için yıldızları size düzenlemiştir. Gerçekten biz âyetlerimizi bilip anlayan bir millet için açık açık belirttik.
Diyanet İşleri (eski) : O, yıldızları kara ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için var edendir. Bilen millet için ayetleri uzun uzadıya açıkladık.
Diyanet Vakfi : O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. Gerçekten biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş geniş açıkladık.
Edip Yüksel : Karanın ve denizin karanlıklarında yollarınızı bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O'dur. Bilen bir toplum için ayetleri detaylı olarak açıklamış bulunuyoruz.
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem odur, o ki karada ve denizde yolu doğrultmanız için size yıldızları sebeb kılmıştır, hakikat ilim ehli olanlar için âyetleri tafsıl eyledik
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu doğrultmanız için size yıldızları sebep kılan O'dur. Gerçekten Biz ayetlerimizi, anlayan bir topluluk için açıkladık.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Kara ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O'dur. Şüphesiz biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş bir şekilde açıkladık.
Fizilal-il Kuran : O ki, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu şaşırmayasınız diye size yıldızları kılavuz yaptı. Biz bilenler için ayetleri ayrıntılı biçimde açıkladık.
Gültekin Onan : O, karanın ve denizin karanlıklarından yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edendir. Bilebilen bir topluluk için biz ayetleri birer birer açıkladık.
Hasan Basri Çantay : O, karanın ve denizin karanlıkları içinde kendileriyle yollarınızı doğrultmanız için, sizin fâidenize, yıldızları yaratandır. Biz âyetlerimizi bilir kimseler için, hakıykat, açıkça bildirdik.
Hayrat Neşriyat : Kara ve denizin karanlıklarında kendileriyle yol bulasınız diye, yıldızları sizin için(sebeb) yapan da O’dur. (Biz bu hikmetleri) bilecek bir kavim için âyetleri iyice açıkladık.
İbni Kesir : O'dur, yıldızları yaratmış olan, karanın ve denizin karanlıklarında onlarla yol bulasınız diye. Ayetlerimizi bilen bir kavim için uzun uzadıya açıkladık.
Muhammed Esed : Karanın ve denizin zifiri karanlığında onlara bakıp yolunuzu bulabilesiniz diye yıldızları sizin için var eden Odur: Gerçek şu ki, Biz bu mesajları kavrama yeteneği olan insanlara açık ve anlaşılır kılıyoruz!
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve O, o zât-ı akdesdir ki, yıldızları sizin için yaratmıştır. Tâ ki onlar ile karanın ve denizin karanlıklarında yollarınızı dosdoğru takib edesiniz. Biz muhakkak âyetleri bilir kişiler olan bir kavim için mufassalan beyan eyledik.
Ömer Öngüt : Karanın ve denizin karanlıklarında yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O'dur. Gerçekten biz bilen bir topluluk için âyetleri geniş geniş açıkladık.
Şaban Piriş : Karaların ve denizlerin karanlıklarında kendileriyle yolunuzu bulasınız diye yıldızları sizin için yaratan O’dur. Ayetleri bilen bir toplum için genişçe açıklamışızdır.
Suat Yıldırım : Karanın ve denizin karanlıkları içinde size yıldızlardan yararlanıp yol bulma imkânı veren O’dur. Gerçekten bilmek, öğrenmek isteyen kimseler için âyetlerimizi açıkça bildirdik.
Süleyman Ateş : O'dur ki size, karanın ve denizin karanlıklarında, yıldızlardan yararlanıp yol bulma imkânı verdi. Gerçekten biz, bilen bir toplum için âyetleri geniş geniş açıkladık.
Tefhim-ul Kuran : O, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu bulmanız için size yıldızları var edendir. Bilebilen bir topluluk için biz ayetleri birer birer (bölüm bölüm) açıkladık.
Ümit Şimşek : Karanın ve denizin karanlıklarında yıldızları sizin için yol gösterici yapan da Odur. Bilen bir topluluk için Biz âyetlerimizi çeşitli şekillerde açıklamış bulunuyoruz.
Yaşar Nuri Öztürk : Karanın ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulmanız için yıldızları hizmetinize veren O'dur! Bilgiden nasipli bir topluluk için ayetleri gerçekten ayrıntılı kılmışızdır.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
77.467