A'RÂF-162

Anasayfa » A'RÂF Suresi » A'RÂF-162
share on facebook  tweet  share on google  print  

A'RÂF-162

"A'RÂF Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<7/A'RÂF-162>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ مِنْهُمْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَظْلِمُونَ

Fe beddelellezîne zalemû minhum kavlen gayrellezî kîle lehum fe erselnâ aleyhim riczen mines semâi bi mâ kânû yazlimûn(yazlimûne).

Böylece onlardan zulmedenler, sözü; onlara söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine, yapmış oldukları zulümler sebebiyle, semadan onların üzerine bir azap gönderdik.  
1. ellezîne fe beddele : onlar böylece değiştirdi
2. zalemû : zulmettiler
3. min-hum : onlardan
4. kavlen gayre ellezî : ondan başka bir söz
5. kîle : söylenen
6. lehum : onlara
7. fe ersel-nâ : bunun üzerine biz gönderdik
8. aleyhim : onların üzerine
9. riczen : bir azap
10. min es semâi : semadan
11. bimâ : sebebiyle
12. kânû : oldular
13. yazlimûne : zulmediyorlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

İsrail kavmi, her zamanki gibi Allah'ın kendilerine verdiği emri değiştirmişler, böylece Allah'ın emrinin dışına çıkmışlardır. Söylemeleri lâzım gelen şey, kendilerine açıkça söylenilmesine rağmen (hıtta; bizi bağışla, bizi affet) onlar bunun yerine hıynta, "buğday" koymuşlardır. Başka âyetlerde de bunların ifade edildiğini görüyoruz. “Kudret helvası ve bıldırcından biz bıktık. Bize, Allahû Tealâ soğan versin, sarmısak versin. Söyle Rabbine de bunları yapsın.” gibi...

İsrail kavmi, aslında Allah'ın sevdiği bir kavimdir. Allahû Tealâ, onları başka kavimlerin üzerinde tutmuş, onları üstün kılmış ama her seferinde bu kavim, kısa bir zaman sonra gene isyan durumuna girmiştir. Burada bir vak'a ile karşı karşıyayız. İnsanlar, Allah ile olan ilişkilerinde Allah'ın kendilerine emrettiği şeyi yerine getirmenin huzurunu ve mutluluğunu yaşayacakları yerde ne yazık ki; büyük bir kısmı, Allah'ın emrini hiçe saymaktadırlar. Emirleri yerine getirenler, muhsinler, muhlisler, salihlerdir.

Düşünün ki; Allahû Tealâ, kudret helvası ve bıldırcın eti göndererek onları hiç çalışmadan, bir gayretin sahibi olmadan devamlı olarak besliyor. Bu dizayn içerisinde şükretmeleri gerekiyor ki, Allahû Tealâ onu uygun görmüş, onları vermiş. Hayır, onun yerine Allahû Tealâ'dan ekmek yapıp yemek için buğday istiyorlar. Kudret helvası ve bıldırcın eti onların büyük bir kısmını tatmin etmiyor.

İsrail kavminin içinde bir kısım insan, o devirde de Allah'ın istediği biçimde, üst seviye bir hayatı yaşıyor. (Onlar, bir evvelki âyet-i kerimede "muhsinler" adıyla geçmektedir.) Büyük bir kısmı ise kendilerine zulmedenlerdir. Zulmedenler de her zaman olduğu gibi böyle bir yanlışlık yapıyorlar. Allahû Tealâ buyuruyor: “Biz bütün kavimlere resûl göndeririz, birbiri ardına göndeririz. Size de birbiri ardına resûller gönderdik. Onlar sizin nefsinizin hoşuna gitmeyen şeyler söylediği için bir kısmını öldürdünüz; bir kısmının ise sözlerini yalanladınız, kabul etmediniz (Bakara-87).”

Allahû Tealâ Kendisinden af dilemelerini buyurduğu halde onlar, "af dileme" sözünü "buğday"a çevirmişlerdir. Allah'ın:

12 tane pınar fışkırtması;

Onlara devamlı olarak, hiçbir emek karşılığı olmaksızın, kudret helvası ve bıldırcın göndermesi;

Üzerlerine bulutu gölge etmesi mucizelerine, büyük ihsan ve nimetlerine rağmen, İsrail kavmi hatalar yapmıştır.

2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne).

Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz.

 

7/A'RÂF-162

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Böylece onlardan zulmedenler, sözü; onlara söylenenden başka bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine, yapmış oldukları zulümler sebebiyle, semadan onların üzerine bir azap gönderdik.
Diyanet İşleri : Onlardan zulmedenler hemen sözü, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de zulmetmelerine karşılık üzerlerine gökten bir azab gönderdik.
Abdulbaki Gölpınarlı : Fakat onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söylendiğinden bambaşka bir tarza döküp değiştirdiler, biz de ettikleri zulüm yüzünden onlara gökyüzünden kötü, pis bir azâb indirdik.
Adem Uğur : Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
Ahmed Hulusi : Onlardan bilfiil zulmedenler, sözü, kendilerine söylenenden başka (söz) ile değiştirdiler. . . Bu yüzden zulümlerinin karşılığı olarak semâdan azap irsâl ettik.
Ahmet Tekin : İçlerinden bir kısım zâlimler sözü değiştirdiler. Kendilerine söylenenden başka bir şekle soktular. Zulmü, haksızlığı alışkanlık haline getirdikleri için biz de onların üzerlerine gökten azap yağdırdık.
Ahmet Varol : İçlerinden zulmedenler sözü kendilerine söylenmiş olandan başkasıyla değiştirdiler [11]. Biz de zulmetmelerinden dolayı onların üzerine gökten şiddetli bir azap indirdik.
Ali Bulaç : Onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azab' indirdik.
Ali Fikri Yavuz : Nihayet içlerinden o zulmedenler (edecekleri duayı eğlenceye alarak) sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka şekle koydular (Hıtta’yi Hınta= Bizi bağışla’yı buğday mânası haline soktular.) Zulmü âdet edinmeleri sebebiyle, biz de üstlerine, gökten murdar bir azâp indirdik.
Bekir Sadak : Onlarin zulmedenleri, kendilerine soylenen sozu baskasiyle degistirdiler. Biz de, o zalimlere, zulumlerinden oturu gokten azap indirdik. *
Celal Yıldırım : İçlerinden haksızlığı âdet edinenler kendilerine söyleneni başka bir söze çevirip değiştirdiler. Bu yüzden biz de onlara işledikleri haksızlığa karşılık gökten murdar bir azâb gönderdik.
Diyanet İşleri (eski) : Onların zulmedenleri, kendilerine söylenen sözü başkasiyle değiştirdiler. Biz de, o zalimlere, zulümlerinden ötürü gökten azab indirdik.
Diyanet Vakfi : Fakat onlardan zalim olanlar, sözü, kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulmetmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir azap gönderdik.
Edip Yüksel : İçlerindeki zalimler kendilerine emredileni kendilerine emredilmeyenle değiştirdiler. Biz de haksızlık etmelerinden ötürü üzerlerine gökten bir felaket gönderdik.
Elmalılı Hamdi Yazır : Derken içlerinden o zulm edenler, sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka bir şekle koydular, zulmü âdet etmeleri sebebiyle biz de üzerlerine Semadan bir azâb salıverdik
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Derken içlerinden zulmedenler, sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka bir şekle soktular; zulmu adet haline getirmeleri sebebiyle, Biz de üzerlerine gökten azap salıverdik.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İçlerinden bir kısım zalimler, sözü değiştirdiler, kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Zulmü alışkanlık haline getirdikleri için biz de üzerlerine gökten azap yağdırdık.
Fizilal-il Kuran : Fakat yahudilerin zalimleri o sözü kendilerine söylenmeyen başka bir sözle değiştirdiler. Biz de zalimliklerinden ötürü o zalimlere gökten ağır bir azap indirdik.
Gültekin Onan : Onlardan zulmedenler, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulmetmeleri dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azab' indirdik.
Hasan Basri Çantay : Fakat içlerinden o zulmedenler sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle koydu. Biz de üstlerine, zulmeder oldukları için, gökden murdar bir azâb indirdik.
Hayrat Neşriyat : Fakat içlerinden zulmedenler, o sözü kendilerine söylenenden başkasıyla değiştirdi; bu sebeble (biz de) zulmetmekte olduklarından dolayı üzerlerine gökten kötü bir azab gönderdik.
İbni Kesir : İçlerinden zulmedenler, kend, lerine söylenen sözü başkasıyla değiştirdiler. Biz de onlara, zulmeder olduklarından dolayı gökten azab indirdik.
Muhammed Esed : Ama (ne yazık ki), onlardan kötülüğe eğilimli olanlar kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler: ve bu yüzden Biz de, yaptıkları bütün kötülüklerin karşılığı olarak onların üzerine gökten bir bela, bir afet gönderdik.
Ömer Nasuhi Bilmen : Fakat onlardan zulmedenler, kendilerine denilen sözü başka bir söze çevirdiler. Artık onların üzerlerine zulmeder oldukları şey sebebiyle gökten bir azap salıverdik.
Ömer Öngüt : Fakat içlerinden zâlim olanlar, kendilerine söylenen sözü başkasıyla değiştirdiler. Biz de zulümlerinden dolayı gökten üzerlerine iğrenç bir azap gönderdik.
Şaban Piriş : Onların zulmedenleri, sözü kendilerine söylenenden başkası ile değiştirdiler. İşledikleri zulüm dolayısıyla onlara gökten bir azap gönderdik.
Suat Yıldırım : Ama aralarındaki zalimler, sözü kasden değiştirdiler, başka bir şekle soktular. Biz de zulmü âdet haline getirdikleri için üzerlerine gökten azap salıverdik.
Süleyman Ateş : İçlerinden zulmedenler, (söylediğimiz) sözü, kendilerine söylenmeyen bir sözle değiştirdiler. Biz de haksızlık ettiklerinden dolayı üzerlerine gökten bir azâb gönderdik.
Tefhim-ul Kuran : Onlardan zulme sapanlar, sözü kendilerine söylenenden başka bir şeyle değiştirdiler. Biz de bunun üzerine zulme sapmaları dolayısıyla gökten 'iğrenç bir azab' indirdik.
Ümit Şimşek : Onlardan zulmedenler, kendilerine söylenen sözü başka bir sözle değiştirdiler. Biz de zalimlikleri yüzünden onların üzerine gökten pek fena bir azap indirdik.
Yaşar Nuri Öztürk : Onların zulme sapanları, sözü, kendilerine söylenenin dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine biz de üzerlerine gökten bir pislik azabı saldık; çünkü zulmediyorlardı.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 1.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205206

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
94.086