ENFÂL-34

Anasayfa » ENFÂL Suresi » ENFÂL-34
share on facebook  tweet  share on google  print  

ENFÂL-34

"ENFÂL Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<8/ENFÂL-34>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَمَا لَهُمْ أَلاَّ يُعَذِّبَهُمُ اللّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُواْ أَوْلِيَاءهُ إِنْ أَوْلِيَآؤُهُ إِلاَّ الْمُتَّقُونَ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

Ve mâ lehum ellâ yuazzibehumullâhu ve hum yasuddûne anil mescidil harâmi ve mâ kânû evliyâehu, in evliyâuhû illel muttekûne ve lâkinne ekserehum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).

Ve onlar, Mecsid-i Haram'dan men ediyorlarken (engel oluyorlarken) ve onlar, O'nun (Allah'ın) dostları değilken; Allah, niçin onlara azap etmesin? O'nun dostları ancak takva sahibi olanlardır. Ve fakat, onların çoğu bilmezler.  
1. ve mâ lehum : ve niçin, neden onlar
2. ellâ : olmasın
3. yuazzibe-hum allâhu : Allah onları azaplandırır
4. ve hum : ve onlar
5. yasuddûne : men ediyorlar, engel oluyorlar
6. an el mescidi el harâmi : Mescid-i Haram'dan
7. ve : ve
8. mâ kânû : olmadı, değil
9. evliyâe-hû : onun dostları
10. in ... illâ : ancak, sadece
11. evliyâu-hû : onun dostları
12. el muttakûne : takva sahipleri
13. ve lâkinne : ve fakat, ama, lâkin
14. eksere-hum : onların çoğu
15. lâ ya'lemûne : bilmezler

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ ile olan ilişkilerine göre iki grup insan vardır:

  1. Allah'ın dostları, takva sahipleri.
  2. Allah'ın dostu olmayanlar. Takva sahiplerini, Mescid-i Haram'a girmekten men edenler.

Bugün ismi bilinen fakat unutulmuş olan kavram, "takva sahipleri" kavramıdır. Takvanın muhtevası ve ne olduğu unutulmuştur. İnsanlar, Allah'a inandıkları için kendilerini takva sahibi zannetmektedirler.

Takva müessesesi, 7 kademeli bir muhteva taşır.

  1. Allah'ın seçtiği insanlardan, kim Allah'a ulaşmayı dilerse o, âmenûlar takvasının sahibi olmuştur. Allah'a ulaşma dileği, o kişiyi mutlaka takva sahibi ve mü'min kılar (3. basamak).
  2. Kim Allah'a ulaşmayı dilemesi üzerine Allah'tan aldığı 12 ihsanla irşad makamına ulaşır da tövbe ederse, o anda tâbiiyet takvasının sahibi olur (14. basamak).
  3. Kim ruhunu, ölmeden evvel Allah'a ulaştırırsa Allah'ın Zat'ı, ona meab olur, sığınak olur (21. basamak). Onun için sığınağa sığınan anlamına, bu kişiye "evvab takvanın sahibi" denir.
  4. Fizik vücudunu ahsen kılarak, Allah'a teslim ederse kişi, muhsinler takvasının sahibidir (25. basamak).
  5. Nefsini Allah'a teslim ettiği zaman ulûl’elbab takvasının sahibi olur. Nefsin kalbi ahsen olmuştur. Baştan aşağı Allah'ın nurlarıyla dolmuştur (26. basamak).
  6. Kişi, İhlâs makamında, nefsinin kalbi tezyin edilmiş olur ve irşada erer. Muhlisler takvasının sahibi olur (27. basamak).
  7. İradesini Allah'a teslim eder ve hakka tukâtihi takva sahibi olur (28. basamak, 4. kademe).

Herbiri, Kur'ân-ı Kerim'de ayrı ayrı âyetlerle açıklanan bu muhtevayı, bugün artık insanların unuttuğu, bir vakıadır. Kur'ân-ı Kerim ve onun kavramları unutulmuş, tarihe karışmıştır. İnsanlar, takva deyince "Allah'tan korkmak"tan bahsediyorlar. “Kim Allah'tan daha çok korkarsa o daha çok takva sahibidir.” diyorlar.

Allahû Tealâ, "korkulan" bir Allah olmayı istemiyor. "Sevilen" bir Allah olmayı istiyor. Korkan, korktuğundan kaçar. Seven, sevdiğine koşar. Ve Allahû Tealâ, Kendine koşulmasını, ruhların Allah'a ulaştırılmasını ve teslim edilmesini istiyor. Öyleyse, Allah'ı seveceğiz. Böyle bir korku, "Acaba bir yanlışlık yaparım da, Allah'ın benim üzerimdeki bu büyük sevgisi azalır mı?" korkusu olmalıdır.

İşte Allah'ın dostları, takva sahibi olanlardır. Eğer takva sahibi olmak, "korkmaksa" Allahû Tealâ, tam aksini söylüyor:

10/YÛNUS-62: E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi?

Allah'ın evliyası, takva sahibidir, âmenûdur, Allah'a ulaşmayı dileyendir:

10/YÛNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).

Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.

10/YÛNUS-64: Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).

Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.

Bu âyet-i kerime, Yûnus Suresinin 62, 6364 ve bütün takva âyetleriyle illiyet rabıtası içerisindedir. Burada Allahû Tealâ, net ve kesin olarak bir defa daha söylüyor ki:

"Allah'ın dostları ancak ve sadece takva sahibi olanlardır."

İlk takva, Allah'a ulaşmayı dileme (Allah'a yönelme) takvasıdır:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).

O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

İkinci takva, Allah'a ulaştıracak vesileye ulaşmakla gerçekleşir:

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).

Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takva sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

İlk takva önce Allah'a ulaşmayı, sonra Allah'a ulaştıracak olan vesileyi istemekle kazanılır. Niçin Allah'a ulaştıracak olanı değil de, Allah'a ulaşmaya vesileyi? Çünkü Allah'a ulaştıracak olan sadece bir tek kişidir, devrin imamıdır. Diğerleri, Allah'a ulaştırmaya vesile olanlardır. Herkesin bulunduğu yere yakın bir yerde, ulaşabileceği bir yerde, mutlaka bir Allah dostu, Allah'ın bir evliyası vardır. Her devirde, her zaman azınlıkta olan bu insanlar; Allah'ın evliyaları, Allah'ın dostları var olmuşlardır.

 

8/ENFÂL-34

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve onlar, Mecsid-i Haram'dan men ediyorlarken (engel oluyorlarken) ve onlar, O'nun (Allah'ın) dostları değilken; Allah, niçin onlara azap etmesin? O'nun dostları ancak takva sahibi olanlardır. Ve fakat, onların çoğu bilmezler.
Diyanet İşleri : Onlar Mescid-i Haram’dan (mü’minleri) alıkoyarken ve oranın bakımına ehil de değillerken, Allah onlara ne diye azap etmesin? Oranın bakımına ehil olanlar ancak Allah’a karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat onların çoğu bilmez.
Abdulbaki Gölpınarlı : Ne diye Allah onları azaplandırmasın ki onlar, hizmetine lâyık olmadıkları halde halkı Mescid-i Harâm'dan menediyorlar, onun hizmetine lâyık olanlar, ancak çekinenlerdir, fakat çoğu bilmez bunu.
Adem Uğur : Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Ahmed Hulusi : Onlar Mescid-i Haram'dan (iman edenleri ziyaretten) engelledikleri hâlde, Allâh onlara ne diye azap vermesin? (Üstteki âyetle bu çelişmez; orada toplumsal azaptan burada bireysel azaptan söz edilmekte. . . ) (Hem) onlar, Onun (Mescid'in) velîleri değillerdir. . . Onun velîleri ancak korunanlardır. . . Ne var ki, onların çoğunluğu (Mescid-i Haram'ın ne olduğunu) bilmezler.
Ahmet Tekin : Onlar, mü’minleri Kâbe yolundan geri çevirirlerken, engeller çıkarırken, Allah’ın onları cezalandırmaması için bir imtiyazları mı var? Onlar Mescidi Haram’ın mütevellisi de değildirler. Mescid-i Haram’ın hizmetinde görevli olanlar, yalnızca Allah’a sığınanlar, emirlerine yapışanlar, günahlardan arınıp, azaptan korunanlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan mü’minlerdir, müttakilerdir, takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Ahmet Varol : Onlar gerçekte onu korumaya ehil olmadıkları halde insanları Mescidi Haram'dan alıkoyarlarken Allah onlara neden azap etmesin! Onu korumaya ehil olanlar ancak takva sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Ali Bulaç : Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
Ali Fikri Yavuz : Sen aralarından çıktıktan sonra, Allah’ın kendilerine azap etmemesi için ne imkânları var. Mescid-i Hârâm’ı tavâf etmekten mü’minleri menediyorlar, halbuki ona hizmet etmeye ehil de değiller; onun hizmetine ehil olanlar, ancak şirkten sakınan müminlerdir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Bekir Sadak : Yoksa Mescidi Haram'a girmekten menederlerken Allah onlara nicin azap etmesin? Hem de O'nun dostu degiller; O'nun dostlari ancak karsi gelmekten sakinanlardir. Fakat cogu bunu bilmiyorlar.
Celal Yıldırım : (Sen ve İstiğfar eden mü'minler aralarında bulunmayınca) Allah onlara ne diye azâb etmeyecek ? Oysa onlar (mü'minleri) Mescid-i Harâm'a (girmekten) men'ediyorlar. (Bununla beraber) onlar O Mescid'in dostları ve lâyıkları da değillerdir. Onun dostları ve lâyıkları ancak muttaki (Allah'tan saygı ile korkup fenalıklardan sakınanlardır. Ama ne var ki, onların çoğu (bu gerçeği) bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) : Yoksa Mescidi Haram'a girmekten menederlerken Allah onlara niçin azab etmesin? Hem de O'nun dostu değiller; O'nun dostları ancak karşı gelmekten sakınanlardır. Fakat çoğu bunu bilmiyorlar.
Diyanet Vakfi : Onlar Mescid-i Haram'ın mütevellîleri olmadıkları halde (müminleri) oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Oranın mütevellîleri takvâ sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu bunu bilmez.
Edip Yüksel : Başkalarını Kutsal Mescid'den menederlerken neden ALLAH'ın azabını haketmesinler? Oysa onlar onun koruyucuları değiller. Onun gerçek koruyucuları inananlardır; ancak çokları bunu bilmez.
Elmalılı Hamdi Yazır : Şimdi ise Allahın kendilerini azâb etmemesi için neleri var? Mü'minleri Mescidi haramdan menediyorlar, halbuki hizmetine ehil de değiller, onun hizmetine ehl olanlar ancak müttekılerdir ve lâkin çokları bilmezler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Şimdi ise Allah'ın kendilerine azap etmemesi için neleri var ki? Mü'minleri Mescid-i Haram'dan alıkoyuyorlar, oysa onun hizmetine ehil de değiller; onun hizmetine ehil olanlar ancak Allah'tan korkup kötülüklerden sakınanlardır, lakin çokları bilmezler!
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Şimdi ise Allah'ın kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescid- i Haram'dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehil kişiler de değiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çoğu bunu bilmezler.
Fizilal-il Kuran : Yoksa onlar insanların Mescid-i Haram'a girmelerine engel oldukları halde, Allah onları niye azaba çarptırmasın ki? Onlar oranın korucuları değildiler. Oranın korucuları ancak Allah'ın yasaklarından sakınanlardır. Fakat çokları bunu bilmezler.
Gültekin Onan : Onlar Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken, Tanrı ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
Hasan Basri Çantay : (Sen içlerinden çıkdıkdan sonra) Allah onlara ne diye azâb etmeyecek? Onlar mescid-i haramdan, kendileri ona (onun hizmetine) ehil olmadıkları halde, men'edib duranlardır. O (hizmete) takvaaye erenlerden başkaları onun ehilleri değildir. Fakat onların pek çoğu (bunu) bilmezler.
Hayrat Neşriyat : Hem onlar, (mü’minleri) Mescid-i Harâm’dan men' ettikleri ve onun (hizmetinin)ehli olmadıkları hâlde, neden Allah onlara azâb etmesin? Onun (hizmetinin) ehli olanlar, ancak takvâ sâhibleridir; fakat onların çoğu bilmezler.
İbni Kesir : Allah onlara, niçin azab etmesin ki; onlar, kendileri ona ehil olmadıkları halde (insanları) Mescid-i Haram'dan men'edip duranlardır. Hem O'nun dostu değillerdir. O'nun dostları ancak müttakilerdir, ama onların çoğu bilmezler.
Muhammed Esed : Fakat (şimdi), kendileri oranın (gerçek) sahipleri olmadıkları halde saldırmazlık örfü altında bulunan o Mescid-i Haramdan (inananları) alıkoymaları yüzünden Allahın onları cezalandırmaması için ne gibi bir güvenceleri var ellerinde? Allaha karşı sorumluluk bilinci içinde olanlardan başkası o evin bakıcısı olamaz: ne var ki, onların çoğu bunun farkında değil;
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve neleri vardır ki, Allah Teâlâ onları muazzep kılmasın? Ve onlar Mescid-i Haram'dan men ediyorlar. Halbuki O'nun mütevellileri değildirler. Onun mütevellileri muttakîlerden başka değildir. Velâkin onların bir çokları bilmezler.
Ömer Öngüt : Onlar Mescid-i haram'ın hizmetine ehil olmadıkları halde müminleri oradan geri çevirirlerken Allah onlara ne diye azap etmeyecek? Onun gerçek dostları (mütevellisi) ancak takvâ sahipleridir. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Şaban Piriş : Onlar, Mescid-i Haram’a girmeye engel olurken, yoksa onlara Allah ne diye azap etmesin?! Üstelik onun (Mescid-i Haram’ın) sahipleri de değiller. Onun sahipleri yalnızca muttakilerdir. Fakat onların çokları bunu bilmez.
Suat Yıldırım : Allah ne diye onları cezalandırmasın ki onlar kendileri Mescid-i Haramı yönetmeye layık olmadıkları halde, üstelik orayı ziyaret etmek isteyen müminleri de geri çeviriyorlar?Oranın hizmet ve yönetimine asıl ehil olanlar, Allah’ı sayıp O’na şerik koşmaktan sakınanlardır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Süleyman Ateş : Onlar, (inananları) Mescid-i harâmdan geri çevirdikleri ve onun velisi, (bakıcısı, koruyucusu) olmadıkları halde neden Allâh onlara azâbetmesin? Onun velileri, (bakıcıları, koruyucuları) sadece (günâhlardan) korunanlardır. Fakat çokları bilmezler.
Tefhim-ul Kuran : Onlar, Mescid-i Haram'dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
Ümit Şimşek : Yoksa, onlar insanları Mescid-i Haramdan alıkoyarlarken, Allah niçin onlara azap etmesin? Halbuki onlar Mescid-i Haramın idaresine ehil de değillerdir. Ona ehil olanlar, Allah'a şirk koşmaktan ve Ona karşı gelmekten sakınanlardır; lâkin onların çoğu bunu bilmez.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlar Mescid-i Haram'dan geri çevirip dururken, Allah onlara neden azap etmeyecekmiş? Onlar onun dostları/koruyucuları da değillerdir. Onun dostları/koruyucuları takva sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 3.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 7475

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
34.380