YÛNUS-2

Anasayfa » YÛNUS Suresi » YÛNUS-2
share on facebook  tweet  share on google  print  

YÛNUS-2

"YÛNUS Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<10/YÛNUS-2>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

أَكَانَ لِلنَّاسِ عَجَبًا أَنْ أَوْحَيْنَا إِلَى رَجُلٍ مِّنْهُمْ أَنْ أَنذِرِ النَّاسَ وَبَشِّرِ الَّذِينَ آمَنُواْ أَنَّ لَهُمْ قَدَمَ صِدْقٍ عِندَ رَبِّهِمْ قَالَ الْكَافِرُونَ إِنَّ هَذَا لَسَاحِرٌ مُّبِينٌ

E kâne linnâsi aceben en evhaynâ ilâ reculin minhum en enzirin nâse ve beşşirillezîne âmenû enne lehum kademe sıdkın inde rabbihim, kâlel kâfirûne inne hâzâ le sâhırun mubîn(mubînun).

Onlardan bir adama, "insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) müjdelemesi" için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki onlar için, Rab'lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”  
1. e : mı
2. kâne : oldu
3. li en nâsi : insanlar için
4. aceben : acayip, garip
5. en evhay-nâ : vahyetmemiz
6. ilâ reculin : bir adama
7. min-hum : onlardan
8. en enzirin : uyarması
9. en nâse : insanları
10. ve beşşiri : ve müjdelemesi
11. ellezîne âmenû : âmenû olan (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler
12. enne : muhakkak ki
13. lehum : onlar için
14. kademe : ileri derecede mertebe
15. sıdkın : iyi, güzel, hak, gerçek
16. inde rabbi-him : Rab'lerinin katında
17. kâle el kâfirûne : kâfirler der ki
18. inne : muhakkak ki
19. hâzâ : bu
20. le sâhırun : mutlaka bir büyücüdür
21. mubînun : açıkça, apaçık

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada, Allahû Tealâ'nın Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e vahyinden bahsedilmektedir. Münafıkların ve İslâm'ın dışındaki kişiler, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e:

  1. O, bir sahtekârdır.
  2. O, bir büyücüdür, demişlerdir.

Sahâbe, Mekke'de çok küçük bir azınlığı teşkil ediyordu. Her dilden, her cinsten insan vardı. Hristiyanlar, yahudiler, mecusiler, şeytana tapanlar ve putperestlerin büyük kısmı, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e uzun süre "sahte peygamber, büyücü" demişlerdir. Sebebi; Allahû Tealâ'nın, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e vahyetmesidir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in iki görevinden bahsedilmektedir.

  1. İnsanları uyarmak
  2. İnsanları müjdelemek

Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir Nezir'dir aynı zamanda Beşir'dir. Nezirler sadece uyarmazlar aynı zamanda âmenû olanları, Allah'a ulaşmayı dileyenleri müjdelerler. Bir nezirin, nezir olabilmesi için Kur'ân-ı Kerim'de "Allah'a ulaşmayı dilemek, âmenû olmak" kavramları olduğunu bilmesi lâzımdır. Bu kavramın muhtevası, Allah'a ulaşmayı dilemekten başlar, 7 tane takva kademesini kapsar.

Allah'a ulaşmayı dileyen kişi, âmenû olur.

Mürşidine ulaşıp tâbî olan kişi, ikinci defa âmenû olur.

Ruhunu Allah'a ulaştıran kişi, üçüncü defa âmenû olur.

Fizik vücudunu Allah'a teslim eden kişi, dördüncü defa âmenû olur.

Nefsini Allah'a teslim eden kişi, beşinci defa âmenû olur.

İrşada ulaşan kişi, altıncı defa âmenû olur.

Bihakkın takvaya ulaşan kişi, yedinci defa âmenû olur.

Âmenû olmanın herbiri, ayrı bir safhayı içerir. Allah'a ulaşmayı dilemek noktasından itibaren bütün âmenû olanlar, Allah'ın cennetine girmeye ehil insanlardır.

Allahû Tealâ buyuruyor:

5/MÂİDE-93: Leyse alellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cunâhun fîmâ taimû izâ mettekav ve âmenû ve amilûs sâlihâti summettekav ve âmenû summettekav ve ahsenû vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne).

Âmenû olanlar ve salih amel yapanlar (ıslâh edici amel, nefs tezkiyesi yapanlar) üzerine, takva (1. takva) sahibi olmadıkları zaman yediklerinden dolayı bir günah yoktur. Âmenû olun ve amilûssâlihat yapın! Sonra da takva sahibi olun (3. takvaya ulaşın)! Âmenû olun sonra da takva sahibi olun (4. takvaya ulaşın) ve ahsen olun! Allah muhsinleri (ahsen olanları, 4. takvaya ulaşanları) sever.

Bu âyet-i kerime, bütün insanlığa bugünkü öğretimde bir işarettir. Müjdelenenler sadece âmenû olanlardır. Bunun mânâsı; onun dışındaki, âmenû olmayan herkesi uyarma görevini Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e vermiştir.

Uyarma; âmenû olmayanlar, müjdeleme; âmenû olanlar içindir.

67/MULK-7: İzâ ulkû fîhâ semiû lehâ şehîkan ve hiye tefûr(tefûru).

Oraya (cehenneme) atıldıkları zaman onun kaynayan korkunç sesini (gürlemesini) işittiler.

67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).

(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.

67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).

Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”

İşte bu bir uyarıdır, nezretme işlemidir ve nezir, bu uyarıyı yapan kişidir. Ayrıca insanların, içlerinden bir erkeğe, Allahû Tealâ'nın her zaman vahyetmesi söz konusudur. Oysa bugünkü iddia: "Allah, peygamberlere vahyeder, onun dışında kimseye vahyetmez." şeklindedir. Her devirde birtakım insanlar, farkına bile varmadan Allah'ın âyetlerini saptırmışlardır. Ve "Allah, peygamberlerden başkasına vahyetmez." demişlerdir.

99/ZİLZÂL-5: Bi enne rabbeke ehvâlehâ.

Rabbinin ona vahyetmesi ile.

16/NAHL-68: Ve evhâ rabbuke ilen nahli enittehızî minel cibâli buyûten ve mineş şeceri ve mimmâ ya’rişûn(ya’rişûne).

Ve senin Rabbin, balarısına, dağlardan, ağaçlardan ve onların (insanların) kurdukları çardaklardan, evler (kovanlar) edinmelerini vahyetti.

5/MÂİDE-111: Ve iz evhaytu ilel havâriyyîne en âminû bî ve bi resûlî, kâlû âmennâ veşhed bi ennenâ muslimûn(muslimûne).

Ve havarilere; "Bana ve Resûl'üme îmân edin." diye vahyettiğim zaman, onlar da "Îmân ettik ve bizim (Hakk'a) teslim olduğumuza şahid ol." demişlerdi.

20/TÂHÂ-38: İz evhaynâ ilâ ummike mâ yûhâ.

Vahyedilecek şeyi annene vahyetmiştik.

İnsanlar âyette de görüleceği gibi sadece iki gruba ayrılırlar: Âmenû olanlar ve olmayanlar.

Allahû Tealâ âmenû olmayanları uyarıyor:

"Gideceğiniz yer cehennemdir."

Âmenû olanları da müjdelemeyi emrediyor. Her devirde olduğu gibi bu devirde de bütün kavimlerde Allah'ın resûlleri yaşıyor, hepsi de Allahû Tealâ'dan vahiy alıyorlar ve hepsi de aynı şeyi yapıyorlar. Âmenû olmayanları uyarıyorlar, âmenû olanları da müjdeliyorlar ve biliyorlar ki; âmenû olma olayı, Allah'a ulaşmayı dilemekle başlar.

 

10/YÛNUS-2

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Onlardan bir adama, "insanları uyarması, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) müjdelemesi" için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi? Muhakkak ki onlar için, Rab'lerinin yanında (katında) sıddıklar makamı vardır. Kâfirler şöyle dediler: “Muhakkak ki bu, mutlaka apaçık bir sihirbazdır.”
Diyanet İşleri : İçlerinden bir adama insanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında kendileri için bir doğruluk makamı bulunduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki o kâfirler, “Bu elbette apaçık bir sihirbazdır” dediler?
Abdulbaki Gölpınarlı : İnsanları korkutmak ve inananlara, gerçek bir güzel mükâfat, inançlarına karşılık yücelik ve nîmet verileceğini, şefâate mazhar olacaklarını müjdelemek için içlerinden bir ere vahyetmemiz, insanlara tuhaf mı geldi de kâfirler, şüphe yok ki dediler, bu, apaçık bir büyücü.
Adem Uğur : İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler?
Ahmed Hulusi : İçlerinden bir ricale: "İnsanları uyar ve iman edenlere de kendileri için Rableri indînde Kadem-i Sıdk (Esmâ açığa çıkışından gelen bir şekilde tasdik) olduğunu müjdele!" diye vahyetmemiz, insanlar için çok şaşkınlık oluşturacak bir şey mi oldu? Hakikat bilgisini inkâr edenler: "Muhakkak ki bu (adam) apaçık bir büyücüdür" dediler.
Ahmet Tekin : İçlerinden liyâkatli ve güvenilir bir adama:
'Bütün insanları, sorumluluk hesap ve cezayı hatırlatarak uyar ve iman edenlere, imanlarında sadâkat gösterenlere ayrılan Rableri katında yüksek makamlar olduğunu müjdele' diye vahyetmemizde, insanların hayretini mûcip olacak bir şey mi var? Üstelik kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenler, kâfirler bir de:
'Bu apaçık bir sihirbazdır' diyorlar.
Ahmet Varol : İçlerinden bir adama: 'İnsanları uyar ve iman edenlere Rableri katında kendileri için üstün dereceler olduğunu müjdele!' diye vahyetmemiz insanlara tuhaf mı geldi! Kâfirler: 'Bu apaçık bir büyücüdür' dediler.
Ali Bulaç : İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? İnkâr edenler: "Gerçekten bu, açıkça bir büyücüdür" dediler.
Ali Fikri Yavuz : İnsanlar arasında bir er’e (Peygambere): “- İnsanları Allah’ın azâbı ile korkut ve iman edenleri de, Rableri katında yüksek dereceleri olmakla müjdele” diye vahy etmemiz, insanlar için şaşılacak şey mi oldu ki, kâfirler: “- Her halde bu, açık bir sihirbazdır.” dediler.
Bekir Sadak : Iclerinden birine, «Insanlari uyar ve inananlara, Rableri katinda yuksek makamlar oldugunu mujdele» diye vahyetmemiz, insanlarin tuhafina mi gitti ki, kafirler: «Bu apacik bir buyucudur» dediler?
Celal Yıldırım : İnsanları (tuttukları yolun tehlikesine karşı) uyar; imân edenleri Rablarının yanında kendilerine ayrılan KADEM-I SIDK (Güzel sevap, şalin amel, ebedî saadet, yüksek makam) ile müjdele, diye içlerinden bir adama vahyetmemiz (Mekkeli'ler için) şaşılacak şey mi ki, o kâfirler, «bu ancak açık bir büyücüdür» dediler.
Diyanet İşleri (eski) : İçlerinden birine, 'İnsanları uyar ve inananlara, Rableri katında yüksek makamlar olduğunu müjdele' diye vahyetmemiz, insanların tuhafına mı gitti ki, kafirler: 'Bu apaçık bir büyücüdür' dediler?
Diyanet Vakfi : İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek bir doğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler?
Edip Yüksel : Kendilerinden bir adama: 'İnsanları uyar ve inananlara Rab'leri katında önemli bir yere sahip olduklarını müjdele,' diye vahyetmemiz halka garip mi geliyor? İnkarcılar, 'Bu, apaçık bir büyücüdür,' dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır : İnsanlar için, içlerinden bir ere bütün insanları inzar et ve iyman edenleri müjdele: kendileri için rablarının nezdinde bir «kademi sıdk» var, diye vahyedişimiz hiç işitilmedik bir acîbemi oldu? kâfirler her halde bu bir sâhır dediler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İnsanlar için, içlerinden bir ere: «Bütün insanları uyar ve iman edenleri müjdele; kendileri için Rablerinin katında yüce bir mertebe var!» diye vahyedişimiz hiç duyulmadık şaşılacak birşey mi oldu ki, kafirler: «Kesinlikle bu bir sihirbazdır!» dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İnsanları (eğri yolun sonundan) korkut, inananlara Rableri nezdindeki yüksek makamları müjdele, diye içlerinden bir adama vahyimizi göndermemiz onlara tuhaf mı geldi? Kâfirler: «Hiç şüphesiz bu besbelli bir sihirbaz.» dediler.
Fizilal-il Kuran : Bizim aralarında bir kişiye, 'insanları uyar' ve 'mü'minlere, Rabbleri katında sarsılmaz bir derecenin sahibi oldukları müjdesini ver' diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti ki, kâfirler, 'Bu adam açık bir büyücüdür' dediler.
Gültekin Onan : İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve inananlara, muhakkak kendileri için rableri katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz insanlara şaşırtıcı mı geldi? Kafirler: "Gerçekten bu, açıkça bir büyücüdür" dediler.
Hasan Basri Çantay : «İnsanları (hakkın ukubetleriyle) korkut, îman edenlere Rableri indinde kendileri için muhakkak bir kademi sıdk olduğunu müjdele» diye içlerinden bir ere (peygambere) etdiğimiz vahy insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki o kâfirler: «Bu, şeksiz, şübhesiz ve apaçık bir sihirbazdır» dedi (ler)?
Hayrat Neşriyat : İçlerinden bir erkeğe: 'İnsanları (azâb ile) korkut ve îmân edenlere, Rableri katında şübhesiz ki kendileri için bir 'kadem-i sıdk’ (peygamberin şefâati) bulunduğunu müjdele!' diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu (da) kâfirler: 'Şübhesiz bu, gerçekten apaçık bir sihirbazdır!' dedi(ler).
İbni Kesir : İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere Rabbları katında yüksek bir makam olduğunu müjdele, diye vahyettiğimiz insanların tuhafına mı gitti ki kafirler: Bu, apaçık bir büyüdür, dediler.
Muhammed Esed : Kendi içlerinden birine, "Bütün insanlığı uyar; imana erişenlere, her bakımdan içtenlikli ve dürüst olmakla Rablerinin katında öteki herkesten ileri geçtiklerini müjdele" diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti? (Yalnızca) hakkı inkar edenler, "Bakın, bu (adam) düpedüz bir büyücü!" derler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Nâsı korkut ve imân edenleri müjdele ki, süphesiz onlar için rabbileri indinde bir kademe sıdk vardır diye onlardan bir erkeğe vahyetmiş olmamız, nâs için taaccüb edilecek bir şey mi oldu ki, kâfirler, «Bu şüphe yok ki bir apaçık sahirdir,» dediler.
Ömer Öngüt : Kendi içlerinden bir kişiye: “İnsanları uyar ve iman edenleri müjdele. Şüphesiz ki Rableri katında kendileri için bir Kadem-i sıdk (doğruluk makamı) vardır. ” diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu? Kâfirler “Muhakkak ki bu, apaçık bir büyücüdür. ” dediler.
Şaban Piriş : İçlerinden bir adama: -İnsanları uyar, iman edenlere Rab’leri katında yüksek makamlar olduğunu müjdele! diye vahyetmemiz insanların tuhafına mı gitti ki, kafirler: -Bu açıkça bir büyücüdür, dediler?
Suat Yıldırım : "İnsanları uyar! Müminlere, Rab’lerinin üstün sadakat makamı vereceğini müjdele!" diye içlerinden bir insana vahyetmemiz insanların çok mu tuhafına gitti?Onun için mi kâfirler: "Besbelli ki bu, sihirbazın teki!" dediler.
Süleyman Ateş : İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar ve inananlara, Rableri katında kendileri için bir doğruluk kademesi bulunduğunu müjdele!" diye vahyettiğimiz, insanlara tuhaf mı geldi? kâfirler: "Bu, apaçık bir büyücüdür." dediler.
Tefhim-ul Kuran : İçlerinden olan bir adama: «İnsanları uyarıp korkut ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında 'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver» diye vahyetmemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? Küfre sapanlar: «Gerçek şu ki bu, açıkça bir büyücüdür» dediler.
Ümit Şimşek : İçlerinden bir adama 'İnsanları uyar; iman edenleri de Rableri katındaki doğruluk makamı ile müjdele' diye vahyedişimiz tuhaflarına mı gitti de o kâfirler 'Bu düpedüz bir büyücü' dediler?
Yaşar Nuri Öztürk : "İnsanları uyar, iman edenlere de kendileri için Allah katında yüksek bir doğruluk derecesi bulunduğunu müjdele" diye içlerinden bir er kişiye vahiy göndermemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? Küfre batanlar: "Bu adam açık bir büyücüdür." dediler.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108109

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
50.934