İBRÂHÎM-37

Anasayfa » İBRÂHÎM Suresi » İBRÂHÎM-37
share on facebook  tweet  share on google  print  

İBRÂHÎM-37

"İBRÂHÎM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<14/İBRÂHÎM-37>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

رَّبَّنَا إِنِّي أَسْكَنتُ مِن ذُرِّيَّتِي بِوَادٍ غَيْرِ ذِي زَرْعٍ عِندَ بَيْتِكَ الْمُحَرَّمِ رَبَّنَا لِيُقِيمُواْ الصَّلاَةَ فَاجْعَلْ أَفْئِدَةً مِّنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْهِمْ وَارْزُقْهُم مِّنَ الثَّمَرَاتِ لَعَلَّهُمْ يَشْكُرُونَ

Rabbenâ innî eskentu min zurriyyetî bi vâdin gayri zî zer’ın inde beytilkel muharremi rabbenâ li yukîmus salâte fec’al ef’ideten minen nâsi tehvî ileyhim verzukhum mines semerâti leallehum yeşkurûn(yeşkurûne).

Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadiye, Senin Beyt-i Haram'ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların kalbini onlara meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler.  
1. rabbe-nâ : Rabbimiz
2. innî : muhakkak ben
3. eskentu : yerleştirdim, iskân ettim
4. min zurriyyetî : zürriyetimden
5. bi vâdin : bir vadiye
6. gayri : olmayan
7. zî zer'ın : ekine sahip
8. inde : yanında
9. beyti-ke el muharremi : senin Beyt-i Haram'ın
10. rabbe-nâ : Rabbimiz
11. li yukîmu es salâte : (namazı ikame etmek için) namazı ikame etsinler
12. fec'al (fe ic'al) : böylece kıl
13. ef'ideten : gönüller
14. min en nâsi : insanlardan
15. tehvî : sen meylettir
16. ileyhim : onlara
17. verzuk-hum : ve onları rızıklandır
18. min es semerâti : ürünlerden
19. lealle-hum : umulur ki onlar, böylece onlar
20. yeşkurûne : şükrederler

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Rivayete göre, İbrâhîm (A.S)'in eşi Saliha, cariyesi Hacer'i İbrâhîm'e hediye etmişti ama Hacer'in İsmail isimli bir evlâdı olunca Saliha onu kıskandı ve İbrâhîm (A.S)'dan onu uzaklaştırmasını istedi. İbrâhîm (A.S) Hacer ile İsmail'i şimdiki Mekke şehrinin olduğu yere götürdü. Orada hiçbir bina, insan, yiyecek ve su yoktu. İbrâhîm (A.S), yanlarına bir dağarcık içinde biraz hurma ve bir testi su bırakıp ayrıldı. Hacer arkasından koşup seslendi: "Ya İbrâhîm! Bizi böyle kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun?" dediğinde İbrâhîm (A.S) cevap vermeyince Hacer: "Yoksa Allahû Tealâ mı sana böyle emretti?" dedi ve İbrâhîm (A.S) da "Evet" cevabını verdi. Hacer: "Öyleyse Rabbim beni bırakmaz, korur." dedi ve bebeğinin yanına döndü. İbrâhîm (A.S) bir müddet gittikten sonra oraya döndü ve Allahû Tealâ'ya dua etti.

Hacer ve İsmail bir süre orada kaldılar. Hacer, birini bulmak ümidiyle Safa tepesine çıktı, sonra tekrar Merve tepesine indi; böylece yedi defa Safa ile Merve tepesi arasında gidip geldi. Son defa Merve tepesindeyken "Zemzem kuyusunu bul." diye bir ses duydu. Yerde bir meleğin kanadıyla yeri eştiğini gördü ve oradan su çıktı.

(Başka bir rivayette ise Hz. İsmail'in ayağını vurduğu yerden su çıktığı söylenmektedir.) Hacer hemen suyun etrafını çevirip testisini doldurdu. Melek, Hacer'e: "Korkma, Allah sizi bırakmaz, korur. Burada çok eskiden beytullah vardı, oğlunla babası onu yeniden yapacaklar." dedi. Aradan bir süre geçtikten sonra Çorhum kabilesinden bir cemaat Mekke'ye uğradı. Bir kuşun suyun çıktığı yerde uçtuğunu gördüler ve "Su olmasa kuş uçmaz. Daha önce de geldik, burada su yoktu." diyerek oraya birisini yolladılar. Suyun haberini alınca da oraya yerleşmek için izin istediklerinde Hacer, su üzerinde hakları olmaması şartıyla razı oldu ve kabiledekiler buraya evler yapıp yerleştiler. İsmail (A.S) büyüyünce bu kabileden bir kızla evlendi. Daha sonra annesi Hacer vefat etti. Bir zaman sonra da İsmail (A.S), babası Hz. İbrâhîm'le Kâbe-i Muazzama'yı inşa ettiler.

Allah'ın farklı farklı müesseseleri vardır; ancak Allah kimseye zulmetmez. Hz. İbrâhîm'in, Hz. Hacer'i oğluyla beraber oraya götürmesi, Allah'ın emri üzerine gerçekleşmiştir. Hz. İbrâhîm onlar için dua etmiş ve onlar aç kalmamışlardır. Allahû Tealâ herşeye kaadirdir ve önemli olan Kâbe'deki o mescidin inşa edilmesidir. Hz. İbrâhîm ve İsmail bunu gerçekleştirmişlerdir.

14/İBRÂHÎM-37

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ey Rabbimiz! Ben, zürriyetimden bir kısmını ekin bitmeyen bir vadiye, Senin Beyt-i Haram'ının yanında iskân ettim (yerleştirdim). Ey Rabbimiz! Namazı ikame etsinler. Bir kısım insanların kalbini onlara meylettir. Ve onları ürünlerden rızıklandır. Böylece onlar şükrederler.
Diyanet İşleri : “Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler.”
Abdulbaki Gölpınarlı : Rabbimiz, soyumun bir kısmını ekin bitmez bir yere, hürmeti vâcib olan evinin yanına yerleştirdim, Rabbimiz, namaz kılsınlar diye. Artık insanların bir kısmı da onlara gönül versin, sevsinler onları ve şükretmeleri için de meyvelerle rızıklandır onları.
Adem Uğur : Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.
Ahmed Hulusi : "Rabbimiz. . . Muhakkak ki ben, zürriyetimden bazısını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. . . Rabbimiz, salâtı ikame (sana yönelişlerinin getirisini) yaşasınlar diye! (O hâlde) insanlardan bazı hakikati idraka açık olan şuur sahiplerini, onlara meylettir ve kendilerini ilim ve marifetlerden rızıklandır. . . Tâ ki değerlendirsinler, şükretsinler. "
Ahmet Tekin : 'Rabbimiz, ben çocuklarımdan neslimden bir kısmını, senin Beyt-i Haram’ının, Kâbe’nin yanında, ziraat yapılamayan ekinsiz, mahsul yetişmeyen bir vâdiye yerleştirdim. Rabbimiz, namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılmaları için böyle yaptım. Sen de, insanlardan bir kısmının gönlünü, aklını onlara meylettir. Onlara yetiştirme imkânı sağlayarak ve başka ülkelerden getirterek çeşitli meyvalardan rızık ver. Şükürlerine vesîle olur.' diyordu.
Ahmet Varol : Ey Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazılarını senin haram kılınmış evinin yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı kılsınlar diye. Artık sen insanlardan bazılarının gönüllerini onlara meylettir ve çeşitli meyvalarla onları rızıklandır. Olur ki şükrederler.
Ali Bulaç : "Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."
Ali Fikri Yavuz : Ey Rabbimiz! Ben, evlâdımdan bir kısmını senin mukaddes olan evinin (Kâbe’nin) yanında, ekin bitmez bir vadide yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı gereği üzere kılsınlar diye... Artık insanlardan bir kısmının kalblerini onlara meylettir (arzulayarak yanlarına varıp Kâbe’yi ziyaret etsinler). Şükretmeleri için de o belde halkını bazı meyvalarla rızıklandır.
Bekir Sadak : «ORabbimiz! Ben cocuklarimdan kimini, namaz kilabilmeleri icin Senin kutsal evinin yaninda, ziraata elverissiz bir vadiye yerlestirdim. Rabbimiz! Insanlarin gonullerini onlara meylettir, sukretmeleri icin onlari urunlerle riziklandir.»
Celal Yıldırım : «Rabbimiz ! Doğrusu ben çccuklarımdan bir kısmını senin Hürmetli Evin'in yanına ziraatsız bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namaz kılsınlar diye (böyle bir yer seçtim). Artık sen insanlardan bir kısmının gönlünü hevesle onlara meylettir; onları bazı meyvelerle rızıklandır; umulur ki şükrederler.»
Diyanet İşleri (eski) : 'Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır.'
Diyanet Vakfi : «Ey Rabbimiz! Ey sahibimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için ben, neslimden bir kısmını senin Beyt-i Harem'inin (Kâbe'nin) yanında, ziraat yapılmayan bir vâdiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyledici kıl ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler.»
Edip Yüksel : 'Rabbimiz, ben çocuklarımdan bazısını, Kutsal Evinin yanındaki ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz, onlar namazı gözetsinler diye... İnsanların gönüllerini onlara karşı sempatiyle doldur ve onları ürünlerle rızıklandır ki şükretsinler.'
Elmalılı Hamdi Yazır : Yarabbenâ! Ben, zürriyyetimden ba'zısını senin beyti muharreminin yanında, ekin bitmez bir vâdide iskân ettim, yarabbenâ! namazı ikame etsinler diye, bundan böyle insanlardan bir takım gönülleri onlara doğru akıt, ve onları hasılâttan merzuk buyur, gerek ki şükrederler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ey Rabbimiz, ben çocuklarımdan bir kısmını senin Beyt-i Haram'ının yanında, ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, namazı kılsınlar diye; bundan böyle insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara doğru akıt ve onları bazı ürünlerden rızıklandır; umulur ki şükrederler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını namazı dosdoğru kılmaları için, senin Beyt- i Haram'ının yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim. Artık sen de insanlardan bir kısmını onlara meylettir. Ve onları bazı meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler.
Fizilal-il Kuran : Ey Rabbimiz, ben âilemin bir bölümünü senin dokunulmaz evinin, Kâbe'nin yanıbaşındaki bitkisiz, kıraç bir vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz, bunu namazı kılsınlar diye böyle yaptım. Buna göre insanlardan bir bölümünün gönüllerinde onlara karşı özlem uyandır ve onlara rızık olarak çeşitli meyvalar bağışla, umulur ki sana şükrederler.
Gültekin Onan : "Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım); böylelikle sen, insanların bir kısmının yüreklerini (efideten) onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.
Hasan Basri Çantay : «Ey Rabbimiz, ben evlâdlarımdan kimini Senin mukaddes olan evinin yanında ekinsiz bir vadiye yerleşdirdim. Sebebi şudur ki, Rabbimiz, dosdoğru namaz (larını) kılsınlar. Artık Sen insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meyl etdir. Onların şükretmeleri me'mul olduğu için kendilerini ba'zı meyvelerle rızıklandır».
Hayrat Neşriyat : 'Rabbimiz! Doğrusu ben zürriyetimden bir kısmını (oğlum İsmâîl ile annesi Hâcer’i), senin Beyt-i Harâm’ının (Kâ'be’nin) yanında, ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim; Rabbimiz! Namazı hakkıyla edâ etsinler (sana hakkıyla kulluk etsinler) diye (emrin üzere, böyle yaptım)! Artık (sen) insanlardan bir kısım gönülleri onlara meylettir ve onları mahsûllerden rızıklandır! Umulur ki şükrederler.'
İbni Kesir : Rabbımız; ben, çocuklarımdan kimini; namaz kılabilmeleri için, Senin mukaddes evinin yanında çorak bir vadiye yerleştirdim. Rabbımız; insanların gönüllerini onlara meylettir. Şükretmeleri için onları meyvelerle rızıklandır.
Muhammed Esed : "Ey Rabbimiz! Soyumdan bazılarını ekilebilir toprağı olmayan bir vadiye, Senin kutsal evinin yakınına yerleştirdim ki, ey Rabbimiz, salatı devamlılık ve duyarlılık içinde yerine getirsinler; öyleyse, insanların kalplerini onlara doğru meylettir; ve onlara verimli, bereketli rızıklar bahşet ki şükretsinler.
Ömer Nasuhi Bilmen : «Rabbimiz! Ben zürriyetimden bazısını senin Beyt-i Muharrem'inin yanındaki ekinsiz bir vadide iskan ettim. Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye. Artık insanlardan bir kısmını gönüllerini onlara meyleder kıl ve onları mahsulâttan merzûk et. Umulur ki, onlar şükrederler.»
Ömer Öngüt : “Ey Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için senin Beyt-i haram'ının yanında ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, çeşitli meyvelerden bunlara rızık ver. Umulur ki bu nimetlere şükrederler. ”
Şaban Piriş : -Rabbimiz! Ben çocuklarımdan kimini, namaz kılabilmeleri için Senin kutsal evinin yanında, ziraata elverişsiz bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! İnsanların gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları ürünlerle rızıklandır.
Suat Yıldırım : "Ey bizim Rabbimiz! Ben zürriyetimden bir kısmını senin kutsal mâbedinin yanında, ekin bitmez bir vâdide yerleştirdim. Ey bizim Rabbimiz! Namazı gereğince kılsınlar diye böyle yaptım. Ya Rabbî! Artık insanların bir kısmının gönüllerini onlara doğru yönelt, onları her türlü ürünlerden rızıklandır ki Sana şükretsinler."
Süleyman Ateş : "Rabbimiz, ben çocuklarımdan bazısını, senin Harâm Evinin yanında, ekinsiz bir vâdiye yerleştirdim. Rabbimiz, namazı kılsınlar diye (böyle yaptım). Artık sen de insanlardan birtakım gönüllüleri, onları sever yap ve onları çeşitli meyvalarla besle ki şükretsinler."
Tefhim-ul Kuran : «Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i Haram yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler.»
Ümit Şimşek : 'Rabbimiz! Ben neslimden bir kısmını, Senin hürmetli beytinin yanında, ekinsiz bir vadiye yerleştirdim-namazı dosdoğru kılsınlar diye, ey Rabbimiz! İnsanlardan bir kısmının kalplerini onlara meylettir ve onları her türden ürünlerle rızıklandır ki onlar da Sana şükretsinler.
Yaşar Nuri Öztürk : "Ey Rabbimiz! Ben, çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki, namazı kılsınlar, ey Rabbimiz! Sen de insanlardan bazı gönülleri, onlardan hoşlanır yap. Çeşitli meyvelerle onları rızıklandır ki, şükredebilsinler!"
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 5152

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
24.735