A'RÂF-129

Anasayfa » A'RÂF Suresi » A'RÂF-129
share on facebook  tweet  share on google  print  

A'RÂF-129

"A'RÂF Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<7/A'RÂF-129>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

قَالُواْ أُوذِينَا مِن قَبْلِ أَن تَأْتِينَا وَمِن بَعْدِ مَا جِئْتَنَا قَالَ عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُهْلِكَ عَدُوَّكُمْ وَيَسْتَخْلِفَكُمْ فِي الأَرْضِ فَيَنظُرَ كَيْفَ تَعْمَلُونَ

Kâlû ûzînâ min kabli en te’tiyenâ ve min ba’di mâ ci’tenâ, kâle asâ rabbukum en yuhlike aduvvekum ve yestahlifekum fîl ardı fe yanzure keyfe ta’melûn(ta’melûne).

Şöyle dediler: “Sen, bize gelmeden önce de ve bize getirdiğin şeyden sonra da bize eziyet edildi, (Hz. Musa da) dedi ki: “Umulur ki; Rabbiniz sizin düşmanınızı helâk eder (yok eder) ve yeryüzünde sizleri halifeler yapar (onların yerine hakim kılar). Böylece nasıl amel edeceğinize (davranacağınıza) bakar.”  
1. kâlû : dediler
2. ûzînâ : bize eziyet edildi
3. min kabli : ...den önce
4. en te'tiye-nâ : senin bize gelmen
5. ve min ba'di : ve ...den sonra
6. mâ ci'te-nâ : bize getirdiğin şey
7. kâle : dedi
8. asâ : umulur ki, belki
9. rabbu-kum : Rabbiniz
10. en yuhlike : helâk etmesi
11. aduvve-kum : düşmanlarınızı
12. ve yestahlife-kum : ve sizi halife tayin edecek, yerine geçirecek
13. fî el ardı : yeryüzünde
14. fe yanzure : böylece bakar
15. keyfe : nasıl
16. ta'melûne : amel ediyorsunuz, yapıyorsunuz

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Nebî resûller ve velî resûller birbirinden ayrıdır. Nebîlerin olmadığı zamanlarda velî resûller, huzur namazı imamlığı görevini, vekâleten yaparlar. Hz. Musa, Nebî idi ve tabiatıyla aynı zamanda Resûl olduğu için Nebî Resûl'dü. Hz. Musa, gelmeden önce geldiği ve Peygamber olduğu zaman da İsrail kavmine firavun tarafından eziyet edilmeye devam edildi.

Şu anda bütün dünyada, bütün kavimlerin içinde resûl vardır. Resûl, görevini yapmaya başladığı zaman bütün insanlar mutlaka ona karşı cephe almışlardır. İnsanlar, bütün resûlleri önce reddetmişler, onun bir sahtekâr olduğunu iddia etmişler, hatta bazılarını öldürmüşlerdir. Her devrede özellikle hem dînin ileri gelenleri, hem de o çağdaki yetki sahipleri o kavmin resûlünü mutlaka inkâr etmişlerdir (Mu'minûn-44, Bakara-87). Neticede mutlaka resûllere tâbî olunmuştur. Ama her devirde toplumun büyük kısmı gene tâbî olmayanlardır. Allahû Tealâ, tâbî olanların tâbî oldukları kişi hakkındaki kanaatlerine, Allah'ın resûlüne nasıl davrandıklarına bakar. Ona göre o ülkeyi cezalandırır veya mükâfatlandırır.

Ve Allah'ın, bir kavmi yeryüzüne varis kılması o kavmin Allah'a karşı nasıl davrandığına bağlıdır. Allah'ın insanı yaratmasında bir tek muradı vardır. İnsanı mutlu etmek. Bu yüzden insanların mutluluğunu Allah dizayn etmiştir. İnsanlar, Allahû Tealâ tarafından kendi kendilerine mutluluğu yaşamaları mümkün olmayan bir hüviyette yaratılmışlardır. Allah'ın kanununda, sadece Allah'ın dizaynını benimseyenler, onu tatbik edecek olanlar mutluluğa hak kazanırlar.

Bir insan, Allah'a ulaşmayı dilemedikçe Allah'ın cennet saadetine ulaşamaz. Temel kanun budur. Allah'a ulaşmayı dilerse 1. kat cennetin sahibi olur. Diledikten sonra sağ kalırsa Allahû Tealâ ona 12 tane ihsan vererek mutlaka mürşidine ulaştırır. Kişi mürşidini sever ve ona tâbî olur. İşte bu tâbiiyetle 3. kat cennete ulaşılır. Ruh Allah'a teslim edilir. Teslim etmeden ölenler gene 3. kat cennetin sahipleridir. Çünkü bunun için Allah'ın sözü vardır (Ankebût-5).

Öyleyse toplumun ne kadarı Allah'ın söylediklerini dikkate alıyorsa bu sebeple onlar mutlu olurlar. Allah'ın kendilerine cennet mutluluğu verdiği bu insanları, dünya mutluluğu da mutlaka bulur. Hangi kavimdeki insanların çoğu kendi iç âlemlerinde, hanif dîninin gereklerini gerçekleştirirlerse, Allahû Tealâ buna göre o kavmi kurtuluşa ulaştırır. Hanif dîni, İslâm dînidir. Tek Allah'a inanan, Allah'ın etrafında tek bir vücut olarak toplananlar, iki ayrı cepheden de tevhidi, vahdeti oluştururlar. Veya kavim büyülerle, sihirlerle uğraşır. Allah'ın dizaynı onlar için bir değer ifade etmez. O zaman o insanların felâha ermeleri mümkün değildir. Hem yeryüzünde başka kavimlerin elinde oyuncak olurlar, hem de kıyâmetten sonra gidecekleri yer cehennemdir.

23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).

Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü'min olmayan kavim (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun.

2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne).

Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz.

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).

Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

 

7/A'RÂF-129

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Şöyle dediler: “Sen, bize gelmeden önce de ve bize getirdiğin şeyden sonra da bize eziyet edildi, (Hz. Musa da) dedi ki: “Umulur ki; Rabbiniz sizin düşmanınızı helâk eder (yok eder) ve yeryüzünde sizleri halifeler yapar (onların yerine hakim kılar). Böylece nasıl amel edeceğinize (davranacağınıza) bakar.”
Diyanet İşleri : Dediler ki: “Sen bize gelmeden önce de bize işkence edildi, geldikten sonra da.” Mûsâ, “Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk edecek ve sizi bu yerde (Mısır’da) egemen kılıp, nasıl davranacağınıza bakacaktır” dedi.
Abdulbaki Gölpınarlı : Sen gelmeden önce de eziyet çektik, geldikten sonra da çekiyoruz dediler. Mûsâ, umarım ki dedi, Rabbiniz, düşmanlarınızı helâk eder, yeryüzünde hükümdâr eder sizi de neler yapacağınıza bakar, dener sizi.
Adem Uğur : Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa), "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar" dedi.
Ahmed Hulusi : (Musa'nın kavmi) dediler ki: "Senin bize gelişinden önce de eziyet edildik, gelişinden sonra da". . . (Musa) dedi ki: "Umulur ki Rabbiniz, düşmanınızı helâk eder ve (onların yerine) yeryüzünde sizi halifeler kılar da, neler yapacağınıza bakar. "
Ahmet Tekin : İsrâiloğulları:
'Sen bize peygamber olarak gelmeden önce de, geldikten sonra da bize işkence edildi' dediler. Mûsâ:
'Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helâk eder. Onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da, sizin nasıl davranacağınıza, emirlerine itaat edip etmeyeceğinize, nasıl bir hayat yaşayacağınıza bakar' dedi.
Ahmet Varol : Onlar: 'Bize, sen gelmeden önce de eziyet edildi sen geldikten sonra da!' dediler. O da: 'Olur ki Rabbiniz, düşmanınızı helak edip, sizi onların yerlerine yerleştirir ve sizin nasıl davranacağınıza bakar' dedi. [7]
Ali Bulaç : Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi.
Ali Fikri Yavuz : Mûsa’ya iman edenler de: “- Sen bize Peygamber gelmeden önce de, bize Peygamber geldikten sonra da eziyet gördük.” dediler. Mûsa şöyle dedi: “-Umulur ki Rabbiniz, düşmanlarınızı helâk edecek ve sizi onlar yerine sahip kılacaktır da sizin nasıl hareket edeceğinize bakacaktır.”
Bekir Sadak : Milleti: «Sen bize gelmeden once de, geldikten sonra da eziyet cektik» dediler. Musa da: «Rabbinizin dusmanlarinizi yok etmesi ve yeryuzunde sizi onlarin yerine gecirmesi umulur. O zaman nasil davranacaginiza bakar» dedi. *
Celal Yıldırım : Kavmi Ona : «Ey Musa ! Sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de ve bize geldikten sonra da hep eziyete uğradık» diye (sızlandılar). Musa onlara : «Umulur ki Rabblniz düşmanınızı yok eder ve sizi yeryüzünde onların yerine geçirir de nasıl (hareket) edeceğinize bakar» dedi.
Diyanet İşleri (eski) : Milleti: 'Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyet çektik' dediler. Musa da: 'Rabbinizin düşmanlarınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur. O zaman nasıl davranacağınıza bakar' dedi.
Diyanet Vakfi : Onlar da, sen bize (peygamber olarak) gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. (Musa), «Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve onların yerine sizi yer yüzüne hakim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar» dedi.
Edip Yüksel : 'Sen bize gelmeden önce de, bize geldikten sonra da eziyet edildik,' dediler. (Musa da) 'Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok ederek onların yerine sizleri yeryüzüne yerleştirsin ve sonra nasıl davranacağınıza baksın,' dedi.
Elmalılı Hamdi Yazır : Biz, dediler: sen bize gelmezden evvel de eza edildik sen bize geldikten sonra da, umulur ki, dedi: Rabbınız hasmınızı helâk edib de sizi yer yüzünde halife kılacak, sizin de nasıl işler yapacağınıza bakacaktır
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Kavmi de ona: «Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da işkenceye uğratıldık.» dediler. O da: «Umulur ki, Rabbiniz hasımınızı helak edip de sizi yeryüzünde halife kılacak ve sizin nasıl işler yapacağınıza bakacaktır.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Kavmi de dediler ki: «Sen bize gelmeden önce de eziyet gördük, sen geldikten sonra da.» Musa dedi ki: «Umulur ki, Rabbiniz düşmanlarınızı helak edip de sizi yeryüzünde halife kılacaktır ve sizin nasıl işler yaptığınıza bakacaktır.»
Fizilal-il Kuran : Soydaşları dediler ki; Sen gelmezden önce de geldikten sonra da işkence çektik. Musa dedi ki, «Umulur ki, Allah düşmanınızı yok eder ve sizleri onların yerine geçirir de nasıl hareket edeceğinize bakar.»
Gültekin Onan : Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyet edildik." (Musa da:) "Umulur ki rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek" dedi.
Hasan Basri Çantay : (İsrâîl oğulları): «Biz, dediler, sen bize (peygamber olarak) gelmezden evvel de, bize geldiğinden sonra da işkenceye dûçâr edildik». (Musa şöyle) dedi: «Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helak edecek, sizi bu yerde hükümdar yapacak da sizin nasıl hareket edeceğinize bakacakdır».
Hayrat Neşriyat : (Onlar) dediler ki: '(Ey Mûsâ! Sen) bize gelmeden önce de, geldikten sonra da bize eziyet edildi.' (Mûsâ şöyle) dedi: 'Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı helâk eder ve sizi yeryüzünde (onların yerine) hâkim kılar da, nasıl amel edeceğinize bakar.'
İbni Kesir : Dediler ki: Sen, bize gelmezden önce de, geldikten sonra da eziyyet edildik. Dedi ki: Rabbınızın, düşmanınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine getirmesi umulur. Ve o zaman nasıl davranacağınıza bakacaktır.
Muhammed Esed : (Fakat İsrailoğulları:) "Biz, sen gelmeden önce de çok eziyet çektik, geldikten sonra da!" dediler. (Musa cevaben): "Belki de, Rabbiniz düşmanınızı yok edip yeryüzüne sizi varis kılacak: Ve sonra sizin nasıl (ve neler) yaptığınıza bakacak!"
Ömer Nasuhi Bilmen : Dediler ki: «Biz senin bize gelmenden evvel de ve bize geldiğinden sonra da eza edildik». «Umulur ki,» Dedi, «Rabbiniz düşmanlarınızı helâk eder de sizi yerde onların halefi kılacak olur. Tâ ki nasıl amel edeceğinize nazar buyursun.»
Ömer Öngüt : Dediler ki: “Sen bize gelmezden önce de, sen bize geldikten sonra da hep eziyete uğradık. ” Musa da: “Rabbinizin düşmanlarınızı yok etmesi ve yeryüzünde sizi onların yerine geçirmesi umulur. O zaman nasıl hareket edeceğinize bakacaktır. ” dedi.
Şaban Piriş : Kavmi ise: -Sen bize gelmeden önce de geldikten sonra da bize işkence edildi, dediler. Musa da: -Rabbinizin düşmanlarınızı helak etmesi ve sizi yeryüzünde nasıl yaşayacağınıza bakmak için, iktidara getirmesi ümit edilir, dedi.
Suat Yıldırım : İsrailoğulları: "Biz, hem sen bize gelmeden önce, hem de sen bize peygamber olarak geldikten sonra işkenceye mâruz kaldık!" diye yakındılar. Mûsâ ise, şöyle dedi: "Hele biraz daha sabredin. Umulur ki, Rabbiniz düşmanlarınızı imha eder de, onların yerine sizi hakim kılıp nasıl hareket edeceğinize bakar."
Süleyman Ateş : "(Ey Mûsâ), sen bize gelmezden önce de, sen bize geldikten sonra da bize işkence edildi." dediler. (Mûsâ) dedi: "Umulur ki Rabbiniz düşmanınızı yok eder ve onların yerine sizi yeryüzüne hâkim kılar da nasıl hareket edeceğinize bakar."
Tefhim-ul Kuran : Dediler ki: «Sen bize gelmeden önce de, geldikten sonra da eziyete uğratıldık.» (Musa:) «Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler (egemenler) kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek» dedi.
Ümit Şimşek : Onlar 'Sen gelmeden önce de biz eziyete uğruyorduk, sen geldikten sonra da' dediler. Musa 'Bakarsınız,' dedi, 'Rabbiniz düşmanlarınızı helâk eder de, ne tür işler yapacağınıza bakmak için ülkede onların yerine sizi egemen kılar.'
Yaşar Nuri Öztürk : Dediler ki: "Senin bize gelişinden önce de işkenceye uğratıldık, gelişinden sonra da." Musa dedi: "Rabbinizin, düşmanınızı yok etmesi ve nasıl davranacağınıza bakmak üzere yeryüzünde sizi yöneticiler yapması umulabilir."
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 1.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205206

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
94.637