A'RÂF-113

Anasayfa » A'RÂF Suresi » A'RÂF-113
share on facebook  tweet  share on google  print  

A'RÂF-113

"A'RÂF Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<7/A'RÂF-113>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَجَاء السَّحَرَةُ فِرْعَوْنَ قَالْواْ إِنَّ لَنَا لأَجْرًا إِن كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ

Ve câes seharatu fir’avne kâlû inne lenâ le ecren in kunnâ nahnul gâlibîn(gâlibîne).

Ve sihirbazlar firavuna geldiler. “Eğer gâlip gelenler biz olursak muhakkak bize bir ecir (mükâfat) vardır.” dediler.  
1. ve câe : ve geldi
2. es seharatu : sihirbazlar
3. fir'avne : firavun
4. kâlû : dediler
5. inne : muhakkak
6. lenâ : bizim için
7. le ecren : elbette bir ecir (ücret, mükâfat) (vardır)
8. in kunnâ : eğer olursak
9. nahnu el gâlibîne : biz gâlip olanlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Sihirbazlar, nefslerinin kurbanıdır. Bu sebeple şeytanın uşağı olmuş ve sihre dalmışlardır. Cehennemin en dip tabakasına gidecek olanlardır. Ve şeytana esir olarak sihirbazlık yaparlar (Bakara-102).

Allahû Tealâ, aslında iki tane melek olan, iki sihirbaz sihri, zülmanî ilmi şeytandan öğrenmişlerdi. Allahû Tealâ'nın uygun görmesiyle Babil şehrine indirildiler ve orada sadece 2 ay kalabildiler. Bu süre içerisinde insanların sihri öğrenmesine yol açtılar. Onlara: “Bu sihirdir, şeytanın bir pisliğidir, öğrenmemeniz daha uygundur. Ama mutlaka öğrenmek istiyorsanız eğer tatbik etmeyin. Tatbik ederseniz cehennemin en dip noktasına gidersiniz.” demelerine rağmen çok sayıda insan Harut ve Marut ismindeki iki melekten sihri öğrendi.

Sonuçta bu olay, firavun devrine kadar devam etti. Bugün de her tarafta insanları huzursuz edecek olan büyüler yapılmaktadır. Allahû Tealâ büyüyü yasaklamıştır. Çünkü; bir iradenin diğer bir irade üzerine, ikinci iradenin rızası olmadığı halde saldırması, ona haksız fiilde bulunması, onu üzecek, mutsuz edecek davranışlar vücuda getirmesi söz konusudur. Nerede büyü, sihir varsa orada mutlaka taraflardan biri karşı tarafa zulmediyordur.

2/BAKARA-102: Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne) ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer’i ve zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi’se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya’lemûn(ya’lemûne).

Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği (okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi (sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, “Biz sadece bir fitneyiz (sizin için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir olmayın.” demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden, bir erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar veren şeyleri öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları şey ne kötü, keşke bilselerdi.

 

7/A'RÂF-113

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve sihirbazlar firavuna geldiler. “Eğer gâlip gelenler biz olursak muhakkak bize bir ecir (mükâfat) vardır.” dediler.
Diyanet İşleri : Sihirbazlar Firavun’a geldiler. “Galip gelenler biz olursak mutlaka bize bir mükâfat vardır, değil mi?” dediler.
Abdulbaki Gölpınarlı : Büyücüler, Firavun'un tapısına geldiler ve üst gelirsek elbette mükâfat var bize, değil mi dediler.
Adem Uğur : Sihirbazlar Firavun'a geldi ve: Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükâfat var mı? dediler.
Ahmed Hulusi : O sihirbazlar Firavun'a geldi. . . Dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek, muhakkak ki bize bir mükâfat var, değil mi?"
Ahmet Tekin : Sihirbazlar Firavun’a geldiler.
'Üstün gelen biz olursak bize mutlaka bir mükâfat var, değil mi?' dediler.
Ahmet Varol : Büyücüler Firavun'a gelip: 'Eğer üstün çıkan biz olursak bize elbette bir mükafat olacak değil mi?' dediler.
Ali Bulaç : Sihirbazlar Firavun'a gelip dediler ki: "Eğer biz galip olursak, herhalde bize bir karşılık (armağan) var, değil mi?"
Ali Fikri Yavuz : Bütün sihirbazlar Firavun’a gelip şöyle dediler: “- Eğer biz üstün gelirsek, muhakkak bize mükâfat vardır, değil mi.”
Bekir Sadak : Sihirbazlar Firavun'a geldi, «Yenecek olursak bize suphesiz bir mukafat var degil mi?» dediler.
Celal Yıldırım : Sihirbazlar Fir'avn'a gelip, eğer üstün gelirsek bize mükâfat var, (değil mi ?) dediler.
Diyanet İşleri (eski) : Sihirbazlar Firavun'a geldi, 'Yenecek olursak bize şüphesiz bir mükafat var değil mi?' dediler.
Diyanet Vakfi : Sihirbazlar Firavun'a geldi ve: Eğer üstün gelen biz olursak, bize kesin bir mükâfat var mı? dediler.
Edip Yüksel : Sihirbazlar Firavun'a geldiler ve 'Kazanırsak bize bir ödül var mı,' dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bütün sihirbazlar da Fir'avna geldiler, elbette, dediler: Galib gelenler biz olursak bize mükâfat şüphesiz ya?
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bütün sihirbazlar Firavun'a geldiler: «Galip gelirsek elbette bize mükafat var değil mi?» dediler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : O sihirbazlar Firavun'a geldiler: «Galip gelirsek bize muhakkak mükâfat var değil mi?» dediler.
Fizilal-il Kuran : Firavun'un büyücüleri geldiler. «Eğer biz yenecek olursak, bize bir ödül verilecek, değil mi?» dediler.
Gültekin Onan : Sihirbazlar Firavun'a gelip dediler ki: "Eğer biz galip gelirsek herhalde bize bir karşılık var, değil mi?"
Hasan Basri Çantay : Sihirbazlar Fir'avna geldi. Dediler ki: «Eğer galebeyi kazananlar biz olursak elbet bize bir mükâfat var, değil mi»?
Hayrat Neşriyat : Nihâyet (bütün usta ve mâhir) sihirbazlar Fir'avun’a geldiler: 'Eğer galib gelenler biz olursak, doğrusu bize gerçekten bir mükâfât var (değil mi?)' dediler.
İbni Kesir : Sihirbazlar Firavun'a geldi ve dediler ki: Eğer galibler biz olursak; şüphesiz bize bir mükafat var, değil mi?
Muhammed Esed : Ve sihirbazlar Firavuna gelip: "Eğer üstün gelen biz olursak" dediler "o zaman büyük bir ödül hak etmiş oluruz".
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve büyücüler Fir'avun'a geldiler. «Elbette bize bir mükâfaat olacaktır, eğer biz galipler olur isek (değil mi?)» dediler.
Ömer Öngüt : Sihirbazlar Firavun'a gelip: “Biz galip gelirsek, bize ücret vardır değil mi?” dediler.
Şaban Piriş : Sihirbazlar Firavun’a gelerek dediler ki: -Eğer biz galip gelirsek bir mükafat var, değil mi?
Suat Yıldırım : Bütün büyücüler Firavun’a gelip: "Galip gelecek olursak, her hâlde mutlaka bize büyük bir mükâfat verilir, değil mi?" dediler.
Süleyman Ateş : Büyücüler Fir'avn'a gelip: "Eğer üstün gelen biz olursak, elbet bize bir mükâfât var, değil mi?" dediler.
Tefhim-ul Kuran : Sihirbazlar Firavun'a gelip dediler ki: «Eğer biz galip olursak, her halde bize bir karşılık (armağan) var, değil mi?»
Ümit Şimşek : Büyücüler Firavun'a geldiler. 'Galip gelirsek bize bir ödül var mı?' diye sordular.
Yaşar Nuri Öztürk : Büyücüler Firavun'a gelip dediler ki: "Eğer galip gelen biz olursak bize iyi bir ödül var mı?"
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 2.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205206

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
94.646