TEVBE-101

Anasayfa » TEVBE Suresi » TEVBE-101
share on facebook  tweet  share on google  print  

TEVBE-101

"TEVBE Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<9/TEVBE-101>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَمِمَّنْ حَوْلَكُم مِّنَ الأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُواْ عَلَى النِّفَاقِ لاَ تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ سَنُعَذِّبُهُم مَّرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍ

Ve mimmen havlekum minel a’râbi munâfikûn(munâfikûne), ve min ehlil medîneti meredû alen nifâkı lâ ta’lemuhum, nahnu na’lemuhum, se nuazzibuhum merreteyni summe yureddûne ilâ azâbin azîm(azîmin).

Ve sizin etrafınızda olan bedevî Araplar'dan, münafık olanlar ve şehir halkından nifak üzerinde olmaya alışmış olanlar var. Onları, sen bilmezsin. Onları, Biz biliriz. Onları, iki kere azaplandıracağız sonra (onlar), azîm (büyük) azaba döndürülecekler.  
1. ve mimmen (min men) : ve o kimselerden
2. havle-kum : sizin etrafınızda
3. min el a'râbi : ve bedevî (göçebe) Araplar'dan
4. munâfikûne : münafıklar
5. ve min ehle el medîneti : ve şehir (Medine) halkından
6. meredû : adet edinmiş, alışmış olanlar
7. alâ en nifâkı : nifak üzerinde olma
8. lâ ta'lemu-hum : onları sen bilmezsin
9. nahnu : biz
10. na'lemu-hum : onları biz biliriz
11. se nuazzibu-hum : onları azaplandıracağız
12. merrateyni : iki kere
13. summe : sonra
14. yuraddûne : döndürülecekler, çevrilecekler
15. ilâ azâbin azîmin : büyük azaba

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe, Mekke'den ayrılıp, Medine'ye göç ettiklerinde şehir (Medine) ahalisinin duruma hakim olan çoğunluğu, kendilerini davet etmişlerdir. Ve Medine halkı, neleri varsa hepsini onlarla paylaşmışlardır. Fakat halkın bir kısmı, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e ve O'nun sahâbesine düşman hüviyettedir. Ve çoğunluk, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le beraber olmayı dilediği için onların görüntüsünde görünmeye çalışmışlardır. Geri kalanlar da nifak üzerinde olan münafıklardır.

Nifak ve münafık kelimeleri aynı kökten gelir. Nifak sahipleri, ayrılıkçılar, insanları Allah'ın yolundan ayırmaya çalışanlar, mürayiler (iki yüzlü olanlar) dir. Aslında tâbî olmadıkları halde tâbî olur görünenler, aslında mü'min olmadıkları halde mü'min görünenlerdir. Bu tâbiiyet ihsanla olmayan tâbiiyettir. Kişi Allah'a ulaşmayı dilememiştir. Allah da onların görme, işitme ve idrak hassalarını açmamıştır. Kalplerinin mührünü açmamış, küfür kelimesini almamıştır. Göğüslerinden kalplerine nur yolunu açmamıştır. Bunlar ve diğer ihsanlar mevcut olmadığı için bu tâbiiyet ihsanla tâbiiyet değildir. Keen lem yekûn'dur. Yani tâbiiyet gerçekleşmemiştir, yoktur. Peygamber Efendimiz (S.A.V) onları tanımıyor henüz. Allahû Tealâ, O'na bildirmedikçe, O'nun bilmesi zaten söz konusu olmaz. Bütün nebîlere, bütün resûllere bildiren, gösteren her zaman Allah'tır. “Onları sen bilmezsin, Biz biliriz.” den muradı budur.

Allahû Tealâ onları iki kere azapladıracaktır. Dünya üzerinde yaşarken bir defa azap söz konusudur. Bir insan hangi günahı işlerse arkasından Allahû Tealâ mutlaka onlara azap eder. Öbür taraftan ruh da nefse ayrıca azap vermektedir. Ruh Allah'a özlem duyduğu için Allahû Tealâ bu yetkiyi ruha vermiştir. Ruh, Allah'tan gelen ve Allah'a mutlaka dönmesi lâzımgelen bir emanettir ve bu emanet, Allah'a dönmek ister. Bunun için de nefsin; ruhun halleriyle hallenmesi, nefs tezkiyesini ve daha sonra da tasfiyesini gerçekleştirmesi lâzımdır.

Nefs, tezkiye olmadıkça ruh Allah'a ulaşamaz. Bu sebeple nefsin arınması, temizlenmesi, ruhun Allah'a geri dönmesi, ait olduğu yere rücû etmesi için asıldır. Ve bunu gerçekleştirmek, şeytanın kontrolünde olan, afetlerle mücehhez olan nefsin, hiç hoşuna gitmez. O, Allah'ın bütün emirlerine isyan eden, yasak ettiği her fiili mutlaka işlemek isteyen bir yapıdadır. Ve şeytan da onu devamlı azdırmaktadır. Böyle bir hüviyeti olan nefs, alışkanlığının tabii neticesi olarak ruhla devamlı kavga etmeye hep zemin hazırlar. Her zaman nefsten akla ulaşan talep, Allah'ın emirlerine itaat etmemek istikametindedir, yasaklarını da işleyerek karşı gelmektir.

Ruh ise Allah'ın bütün emirlerini mutlak yerine getirmek isteyen, yasak ettiği hiçbir fiili asla işlemek istemeyen bir özelliğin sahibidir. Ve ruh tekâmülün son safhasına uygun yaratıldığı cihetle Allahû Tealâ, onun değişmesi konusunda herhangibir talebin sahibi değildir. Ama nefs mutlaka değişmelidir.

Allah'ın bütün emirlerini yapmak istemezken, reddederken, çiğnerken, öyle bir duruma dönmelidir ki, Allah'ın bütün emirlerini gerçekleştirsin. Allah'ın yasaklarını işlemekteyken, öyle bir duruma dönmelidir ki, asla işlemesin. İşte bütün nefsler için Allah'ın verdiği emir budur. Önce tezkiye olacaktır, ruh bir defa sonsuz hürriyetine kavuşacaktır.

Ruh, Allah'ın Zat'ından gelmiştir ve Allah'ın Zat'ına geri dönecektir. Dönmek onun temel hedefidir. Bu ise şarta bağlanmıştır. Nefs, tezkiye olmadıkça, yarıdan daha fazla aklanmadıkça, afetlerden kendisini yarıdan daha fazla kurtarmadıkça ruh Allah'a ulaşamaz.

Öyleyse ruhta bunu gerçekleştirmek üzere bir güç olması lâzımdır. İşte bu sebeple Allahû Tealâ ruha, nefse azap etmek yetkisini vermiştir. Ruh, vücuttaki hiçbir suça iştirak etmez. Ne zaman kişi, bir günah işlerse işlemeden evvel ruh derhal vücudu terkeder. Elindeki mizanla günahın standartlarına bakar aynı miktarda bir azabı nefse tatbik etmek üzere. Ancak böyle yaparsa, nefs azaplara uğradıkça, bu azapları devamlı tatmamak için değişmek gereğini duyacaktır.

Öyleyse fizik vücuda ve nefse yapılan azap, aynı azaptır. İnsanlar yaşadıkları sürece işledikleri her günahın arkasından azaplandırılırlar. Öldükleri zaman 40 günlük bir süreç içerisinde hayat filmlerinin gösterilmesi tamamlanır. Yapılan bütün günahların manevî azabı, (hayatta olan manevî azap gibi bir azap), bir defa daha tattırılacaktır. Bu ikinci azaptır. Ne zaman ki kıyâmet kopar, hayat filmleri görülür ve arkasından cehenneme gidecekler cehenneme girer; onlar, üçüncü ve büyük azaba muhatap olurlar.

İşte Allahû Tealâ: “Onları iki defa azaplandıracağız sonra onlar büyük azaba döndürülecekler.” diyor. Yani “Cehenneme girecekler.” diyor.

9/TEVBE-101

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve sizin etrafınızda olan bedevî Araplar'dan, münafık olanlar ve şehir halkından nifak üzerinde olmaya alışmış olanlar var. Onları, sen bilmezsin. Onları, Biz biliriz. Onları, iki kere azaplandıracağız sonra (onlar), azîm (büyük) azaba döndürülecekler.
Diyanet İşleri : Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
Abdulbaki Gölpınarlı : Çevrenizdeki yerlerdeki bedevîlerden münâfıklar olduğu gibi Medinelilerden de münâfıklığa cüret edenler, münâfıklık edip duranlar var; sen onları bilmezsin, biz biliriz. Onları iki kere azaplandıracağız da sonra pek büyük bir azâba uğratılacaklar.
Adem Uğur : Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.
Ahmed Hulusi : Hem Bedevîlerden etrafınızda münafıklar var, hem de Medine halkından ikiyüzlülükte ısrarlı hünerli kimseler var. . . Sen onları bilmezsin; Biz biliriz. . . Biz onlara iki kere azap yaşatacağız. . . Sonra da en büyük azaba döndürülürler!
Ahmet Tekin : Çevrenizdeki Bedevî Araplar arasında müslüman görünerek İslâm’a karşı gizli eylem planları ve eylem yapan münâfıklar var. Medine halkından münâfıklıkta ısrar edenler de var. Sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onları iki kere cezalandıracağız. Sonra büyük bir cezaya daha dûçar olacaklar.
Ahmet Varol : Çevrenizde bulunan bedevilerden ve Medinelilerden nifakta direnen münafıklar vardır. Sen onları bilmezsin. Onları biz biliriz. Onlara iki kere azap edeceğiz. Sonra büyük bir azaba atılacaklar.
Ali Bulaç : Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler.
Ali Fikri Yavuz : Çevrenizdeki Bedevî’lerden ve Medîne halkından bir takım münafıklar vardır ki, onlar, nifak yapmaya alışmışlardır. Sen, onları bilmezsin, onları biz biliriz. Biz, onları iki defa (dünyada ve kabirde) azablandıracağız. Sonra da kıyamette, büyük bir azaba (ateşe) atılırlar.
Bekir Sadak : Cevrenizdeki bedeviler icinde ikiyuzluler ve Medine'liler icinde de ikiyuzlulukte direnenler vardir. Onlari siz degil, ancak Biz biliriz. Kendilerine iki defa azabedecegiz; onlar sonra da buyuk bir azaba ugratilirlar.
Celal Yıldırım : Çevrenizdeki Bedevîler'den bir kısmı münafıktırlar. Medineliler' den de bir kısmı münafıklıkta inatla ısrar etmekteler, siz onları bilmezsiniz, biz biliriz. Onları iki defa azaba uğratacağız. Sonra da büyük bir azaba döndürüleceklerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Çevrenizdeki Bedeviler içinde ikiyüzlüler ve Medine'liler içinde de ikiyüzlülükte direnenler vardır. Onları siz değil, ancak Biz biliriz. Kendilerine iki defa azabedeceğiz; onlar sonra da büyük bir azaba uğratılırlar.
Diyanet Vakfi : Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından birtakım münafıklar vardır ki, münafıklıkta maharet kazanmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz biliriz onları. Onlara iki kez azap edeceğiz, sonra da onlar büyük bir azaba itileceklerdir.
Edip Yüksel : Gerek çevrenizden ve gerekse şehir halkından olan Araplardan bazıları ikiyüzlüdür. İkiyüzlülükte küstahlaşmışlardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliyoruz. Onları iki kat azapla cezalandıracağız ve sonra da büyük bir azaba uğratılacaklardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem etrafınızdaki a'râbîlerden münafıklar var, hem de medine ahalisinden münafıklığa idman edenler, sen onları bilemezsin, onları biz biliriz, biz onları iki kerre tazib edeceğiz, sonra da büyük bir azâba itilecekler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine halkından münafıklığa çalışanlar var. Sen onları bilmezsin, Biz biliriz. Biz, onları iki kere azaba uğratacağız. Sonra da büyük bir azaba itilecekler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hem çevrenizdeki bedevilerden münafıklar var, hem de Medine halkından münafıklıkta ısrar edenler var. Sen onları bilmezsin. Onları biz biliriz. Biz onları iki kere azaba uğratacağız. Daha sonra da büyük bir azaba itilecekler.
Fizilal-il Kuran : Gerek çevrenizdeki bedeviler içinde ve gerekse Medine halkı arasında ikiyüzlülükte uzmanlaşmış, kaşarlanmış münafıklar vardır. Sen onları bilmezsin, ancak biz biliriz. Onları iki kez azaba çarptıracağız, sonra da büyük azaba uğratılacaklardır.
Gültekin Onan : Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine ehlinden da nifakı alışkanlığa çevirmiş (??) olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler.
Hasan Basri Çantay : Çevrenizdeki bedevilerden ve Medine ahâlîsinden bir takım münafıklar vardır ki onlar nifak üzerinde idman yapmışlardır! Sen bunları bilmezsin. Onları biz biliriz. Biz onları iki kerre azaba uğratacağız. Sonra da daha büyük bir azaba döndürüleceklerdir onlar.
Hayrat Neşriyat : Çevrenizdeki bedevîlerden münâfık olanlar da vardır. Medîne halkından da(bazıları) vardır ki, nifakta mahâret kazanmışlardır, (sen ise) onları bilmezsin! Onları biz biliriz. Onlara yakında iki def'a (dünyada ve kabirde) azâb edeceğiz; sonra da (âhirette)büyük bir azâba döndürüleceklerdir.
İbni Kesir : Çevrenizdeki Bedevilerden münafıklar vardır. Medine halkından da. Ki onlar nifak üzerinde diretirler. Siz bilmezsiniz onları, Biz biliriz. Onlara iki kere azab edeceğiz. Sonra da onlar; daha büyük bir azaba döndürüleceklerdir.
Muhammed Esed : Ne var ki, bedeviler arasında ikiyüzlüler ve (Peygamber'in) şehrinde yaşayanlar arasında da ikiyüzlülüğünü küstahlığa vardıranlar var. Sen onları (her zaman) tanımıyorsun. Ama Biz onları biliyoruz. Onlara (bu dünyada) iki kat azap vereceğiz; (öte dünyada ise) onlar çok (daha) zorlu bir azaba terk edilecekler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve sizin etrafınızdaki bedevîlerden ve Medîne ahalisinden münafıklar vardır. Münafıklık üzerine sebat edip durdular. Onları sen bilmezsin, onları Biz biliriz. Elbette onları iki kere muazzep edeceğiz, sonra da daha büyük bir azaba döndürüleceklerdir.
Ömer Öngüt : Çevrenizdeki bedevî Araplardan ve Medine halkından münafıklar vardır. Bunlar münafıklıkta mâhir olmuşlardır. Sen onları bilmezsin, biz onları iyi biliriz. Biz onlara iki kez azap edeceğiz. Sonra da onlar daha büyük bir azaba itileceklerdir.
Şaban Piriş : Çevrenizdeki bedevi ve münafıklardan ve Medine halkından sizin bilmediğiniz nifakta direnen kimseler vardır. Biz onları biliyoruz. Onlara iki kere azap vereceğiz. Sonra da büyük bir azaba uğrayacaklar.
Suat Yıldırım : Çevrenizdeki bedevîlerden ve Medine ahalisinden öyle münafıklar vardır ki onlar nifak işinde mahir olmuşlardır. Pek sinsi hareket ettikleri için sen onları bilemezsin, ama Biz pek iyi biliriz. Biz onları çifte cezaya çarptıracağız. Sonra da müthiş bir azaba itileceklerdir.
Süleyman Ateş : Çevrenizdeki bedevi Araplardan ve Medine halkından iki yüzlülüğe iyice alışmış münâfıklar vardır. Sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. Onlara iki kere azâb edeceğiz, sonra da onlar, büyük azâba itileceklerdir.
Tefhim-ul Kuran : Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler.
Ümit Şimşek : Civarınızdaki bedevîler arasında münafıklar vardır. Şehir ahalisinden de münafıklıkta işi ileri götürenler vardır ki, onları sen bilmezsin, Biz biliriz. Biz onları iki kere azaba uğratacağız; ondan sonra da pek büyük bir azaba sevk olunacaklardır.
Yaşar Nuri Öztürk : Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. Sen bilmezsin onları. Ama biz biliriz onları. İki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128129

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
58.705