Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Cehennem’den Cennet’e Geçiş Var mı? Yanlış Bilinen gerçekler.

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » Cehennem’den Cennet’e Geçiş Var mı? Yanlış Bilinen gerçekler.
share on facebook  tweet  share on google  print  

Cehennem’den Cennet’e Geçiş Var mı? Yanlış Bilinen gerçekler.

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

Cehennem’den Cennet’e Geçiş Var mı?

Yanlış Bilinen gerçekler.

Hamd olsun. İslam ülkesinde ve bir Müslüman ailede dünyaya geldik. Fakat, ülkemizde ve İslam âleminde dini kavramlar pek iyi bilinmez. Osmanlı döneminde, her yerleşim bölgelerinde yaşayan Allah dostları, Allah’a daha yakın oldukları için insanlarımızı uyarır. Toplumumuzu büyük felaketlerden kurtarırlardı. İblis ve münafıkların gayreti ile toplumumuzda, Allah dostlarına karşı güvensizlik duygusu yerleşti. FETÖ gibi münafık cemaatler yüzünden insanlarımız kime güveneceklerini şaşırmış durumda. Kur’ânı anlayamayanlar, sağlam dini kaynak arıyor. FETÖ gibi İslami kuralları sulandıran, menfaat kapısı yapan iblis uşaklarının tuzağına düşülüyor.

İnsanlarımız din görevlilerinin insafına terk edilmiş. Rahmetli Babam gibi iyi niyetli din görevlilerimize saygımız sonsuz. Ancak çoğunluk kulaktan dolma bilgiler ile insanlarımızı aydınlatmaya çalışıyor. Toplumumuzun büyük çoğunluğu temel İslami bilgilerden yoksun. Bu görüşlerime karşı çıkanlar olacaktır. Onlar için Örnek vermek istiyorum. İslam’ın teslim dini olduğunu, Allah’ın tüm insanları dünya’da mutlu olmaları ve ahirette de cennetine almak istediğini, bunun için sadece ona yönelmek gerektiğini bilenlerin oranı nedir. Çok az.

Sözü uzatmadan konumuza girelim. Sadece bizim insanlarımız değil, İslam âleminin çoğunluğu, İslam ülkesinde dünya’ya gelen Müslüman olduklarını, günahlarımız için biraz cehennemde yandıktan sonra muhakkak cennete gideceğini zannediyor. Hâlbuki bu görüş kutsal kitabımıza aykırıdır. Şu ayetleri dikkatle inceleyelim. 

2/BAKARA-80: Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma’dûdeh(ma’dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).

“Ve (emaniyeye tâbî olanlar): “Ateş bize, sayılı günlerden başka asla dokunmayacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz).” dediler. De ki: “Allah'ın katından bir ahd mi edindiniz?” O taktirde (Eğer böyle bir ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?”

2/BAKARA-81: Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).

“Hayır (sandığınız gibi değil), kim, günah kazanmış da hataları kendisini kuşatmışsa, işte onlar artık ateş ehlidir ve orada devamlı kalacak olanlardır.”

Yukarıdaki ilk ayet, bu düşüncenin yanlışlığını açıklıyor. Allah’tan bir söz (Garanti)’mü aldınız deniliyor. İkinci ayette ise hayır düşündüğünüz gibi değil, kimin (Hataları)  günahları fazla olursa ateş gidecek. Orada (Halidûn) devamlı kalacaktır. Buyuruluyor. Bu satırları okuyan bazı insanlarımız. Meryem suresi-71. Ayette, “Allah’ın Cehennemden Müminleri kurtaracaktır.” Denildiğini iddia edecekler. Önce, şu ayetleri de inceleyelim.

19/MERYEM-71: Ve in minkum illâ vâriduhâ, kâne alâ rabbike hatmen makdıyyâ(makdıyyen).

“Ve sizden biriniz (bile hariç olmamak üzere hepiniz), illâ (muhakkak) ona (cehenneme) varacaksınız. (Bu), senin Rabbinin üzerine (aldığı) kesinleşmiş bir hükümdür.”

19/MERYEM-72: Summe nuneccîllezînettekav ve nezeruz zâlimîne fîhâ cisiyyâ(cisiyyen).

“Sonra takva sahiplerini kurtaracağız. Ve zalimleri, diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.”

Yukarıdaki ilk ayette, herkesin önce cehenneme varacağı açıklanıyor. Demek ki Sırat köprüsü diye bir şeyin olmadığı anlaşılıyor. Çünkü herkes Cehenneme varacakmış. Sonra diğer ayette, Allah TAKVA sahiplerini kurtaracağım diyor. Sadece Allah’a inananlar değil, Takva sahipleri kurtarılacak. Acaba kimler takva sahibidir. Din görevlilerine göre namaz kılan İslam’ın beş şartını yerine getirenler takva sahibidir. Diyorlar. Ancak, biz Allah’a göre takva sahiplerinin kimler olduğunu kutsal kitabımızdan öğrenelim.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn (muşrikîne).

O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.”

23/MU'MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

“O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.”

23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn.

Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.”

Yukarıdaki ilk ayette, Allah’a yönelip, ruhen ona ulaşmayı dileyenlerin takva sahibi oldukları bildiriliyor. Aksi durumdaki insanların şirk içinde olacakları açıklanıyor. Diğer ayetlerde de Cennet ve cehenneme gideceklerin özellikleri veriliyor. Mizanları (Pozitif dereceler) ağır (fazla) gelenler kurtuluşa ulaşıyor. Hafif gelenler ise cehennemde ebedi kalacakları bildiriliyor. Allah’ın sözünde, hâşâ yanlışlık olamaz. Burada bazı okuyucularımızın felaha ulaşan kişileri, Allah neden cehenneme alıyor. Diye bir anlaşmazlık oluşacaktır. Rabbimiz bu kutlu kişilerin cehennemin olumsuz azabından etkilenmeden, cehennemi göstererek, onların şükrünü artırmak istediği anlaşılıyor.  Yani, cehennemde biraz yandıktan sonra değil, cehennemi, orada yaşanan azabı görüp, kendilerini kurtaran Allah’a şükredilerek cennet’te dönülüyor. Bu değerlendirmeyi, yorumu cehennemde kalanlar ile cennetlikler arasında geçen aşağıdaki (Diyoloğ) konuşmadan anlıyoruz.

7/A'RÂF-50: Ve nâdâ ashâbun nâri ashâbel cenneti en efîdû aleynâ minel mâi ev mimmâ rezekakumullâh(rezekakumullâhu), kâlû innallâhe harremehumâ alel kâfirîn(kâfirîne).

Ve ateş (cehennem) ehli cennet ehline nida etti (seslendi): “Sudan veya Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden bize aktarın.” (Cennetlikler) şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah ikisini de kâfirlere haram etti.”

Görüldüğü gibi cehennemde biraz yandıktan sonra cennete dönüş yok. Allahû Teâlâ, Cennet ve cehenneme gidenlerin orada ebedi kalacaklarını kur’ânı Kerimde defalarca açıklamış. Yukarıda verdiğimiz Bakara-81 ve Müminun-103. Ayetlerde olduğu gibi, elliden fazla ayette cennet ve Cehenneme gidenlerin orada ebedi kalacakları bildiriliyor. Bunların hepsini burada yazıp açıklamak imkânsız. Tatmin olmayan okuyucularımız aşağıdaki mail adresimden bu ayetleri bizden isterlerse, aynı kanaldan kendilerine gönderebilirim.

Bunun gibi, insanlarımıza öğretilen,  Kur’âna aykırı birçok yanlış bilgiler var. Birkaç örnek daha verelim. Sırat köprüsü meselesi, “Kesilen kurbanların boynuzlarına tutunarak köprüyü geçenler cennete, geçemeyenler cehennem düşüyormuş. “ Bu iddia yukarıda açıkladığımız gibi, Meryem71. Ayete aykırıdır.

İslam’ın beş şartını yerine getirenler kurtulur. Deniliyor.  Hâlbuki Yunus-7. Ayette, Allah’a (yönelip) ona ulaşmayı dilemeyenlerin cehenneme gidecekleri açıklanıyor. Allah ile kul arasına kimse giremez. Görüşü öğretiliyor. Bu görüş de A.İmran-112,  Maide-35 ve Kehf-17. Ayetlere aykırıdır. Allah, kendisi ile kulları arasına Nebilerini, onların olmadığı zamanlarda, veli resulleri, Allah dostlarını, mürşitleri koymuş.  Kehf-17. Ayette, bildirildiği gibi kişileri delaletten veli mürşit kurtarıyor. Daha fazla örnek vermek isteriz. Ancak sayfamız yeterli olmaz.

Okuyucularımızın gerçek Allah dostunu nasıl bulacağız. Diyeceklerini tahmin ederim. Onun için açıklayalım. Allah dostları, kişilerin saçı ve sakalına bakılarak, başka insanların tavsiyesi ile bulunmaz. Zira onlar için doğru olan kişi, bizim için doğru olmayabilir. Çünkü Allah kullarının, kalbi yapılarına göre, farklı irşat makamını görevlendirebilir. Onun için İrşat makamı Allah’tan sorulur. Perşembeyi Cumaya bağlayan gece, gusül abdesti ile kılınacak bir hacet namazından sonra, Allah’tan hidayete ulaştıracak makam talep edilir. Bu talep samimi olursa, Allah irşat makamını kişiye rüyasında gösterecek veya bir şekilde ulaştırılacaktır. Kişi o zaman âmenû olacak. İrşat makamı kavuştuğunda mutlaka tatmin olacak, hayatı değişecek, dünya saadetini yaşamaya başlayacaktır.  

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne).

“Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (Nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.”

Görüldüğü gibi kişi, o zaman Allah’ın dostu olur. Kalbi nurlanır. Hayatı ve İşleri düzene girer. Zikir ve ibadetlerinden zevk almaya başlar. Dünya mutluluğunu yaşar, ahiretini de kurtarır. Bu güzellikler sadece Allah’a yönelmenin karşılığı olarak alınıyor. Okuyucularımızı Allah’a ulaşmayı dilemelerini tavsiye ederiz.

 

1.7.2023

 

lutfitumturk@hotmail.com.                                                                          Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 7.07.2023
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
31.802