Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Savaş Hukuku diye bir şey kalmadı. Yahudileri Ülkelerinden Kovan Avrupalılar Haklı imiş.

Anasayfa » Güncel Olayların Yorumları » Savaş Hukuku diye bir şey kalmadı. Yahudileri Ülkelerinden Kovan Avrupalılar Haklı imiş.
share on facebook  tweet  share on google  print  

Savaş Hukuku diye bir şey kalmadı. Yahudileri Ülkelerinden Kovan Avrupalılar Haklı imiş.

"Güncel Olayların Yorumları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

Savaş Hukuku diye bir şey kalmadı.

Yahudileri Ülkelerinden Kovan Avrupalılar Haklı imiş.

İlk çağlarda toplumlar birbiri ile savaşırken, asker olmayan sivillere zarar vermemek için kırsal alanlara çıkar, burada kozlarını paylaşırlarmış. Amaç Devlet yönetimi haricindeki insanlara zarar vermemek hassasiyeti gösterilirmiş. Selçuklunun son dönemlerinde Moğol orduları Anadolu’ya gelmiş. O zamana kadar görülmeyen şekilde hak hukuk tanımayan Moğollar, girdikleri yerlerde tarihi eser ve kütüphanelere çok zarar vermiş. O günlerde insan canının pek değeri olmasa da, savaşmayan kişilere fazla zarar verilmemesine özen gösterilirmiş.

Özellikle atalarımız bu hususa çok dikkat eder. Masumlara zarar verilmemesi için gerekli dikkat gösterilirmiş. Bazı istisnalar haricinde, bu husus tüm devletler tarafında uygulanmış. Nereye gelmek istediğim anlaşılmıştır. Günümüz İsrail hükümeti, kendilerinin organize ettiğine inandığım, bir saldırı karşısında, vatandaşlarımı koruyorum diye masum Gazze insanlarını katlediyor. Kendilerine saldıran Hamas militanlarını hiç mi hiç aranmıyor. Amaçları sivil Gazze halkını topraklarından kovmak. Yetmez, yurtlarını terk etmeyen masum insanlara karşı soy kırım uygulanıyor. Kadın, çocuk, yaşlı, hasta demeden orada yaşayan masum halk katlediliyor. Korunması tüm milletler tarafından kabul edilen cami, kilise, okul ve hastane gibi yerleri bombalıyorlar.  Böyle bir vahşet olur mu. Bu nasıl insanlıktır.

Hz. Peygamberimiz döneminde Medine’de Yahudiler vardı. Haber kalesinin Yahudileri hâkimiyet savaşını kaybedince antlaşma yapıp İhanet etmemek şartı ile Medine’de kalıyorlar. Hâlâ Medine’de yaşayan Yahudiler var. Kimse onlara dinlerinizi terk edin. Buradan gidin dememiş. Bir dönem İspanya ve Almanya ülkelerindeki Yahudileri ülkelerinden kovmuş. Bizim atalarımız olan, Osmanlı hiçbir Avrupalının kabul etmediği Yahudileri kabul edip, himayesine almış. Günümüz İstanbul Yahudileri, onların torunlarıdır. Ülkemizde mutlu yaşıyorlar.

Bu İsrail vahşeti tüm dünya’da kınanıyor. İsrail’i destekleyen ABD yönetimi bile bu vahşeti kabul etmiyor. Ancak zalimleri silah ve mühimmat ile donatarak desteklemeye devam ediyor. İsrail aleyhine çıkan güvenlik konseyi kararlarını veto ettiğine göre, ABD’nin timsah gözyaşı döktükleri anlaşılıyor. ABD bu hali ile tüm dünya devletleri üzerindeki otoritesini kaybetmiştir. Hür dünya ülkelerini üzerinde jandarmalık yapıyorum. Demokratları savunuyorum diye, artık kimseyi kandıramaz.  Bu durum ticaretini olumsuz etkileyecektir. Bu sebeple BM. ve Güvenlik Konseyi Üzerindeki yetkisi tartışılıyor. Er geç bu kurumlardaki yetkisini kaybedecektir. İnş.

Bu eleştiriler İsrail’i hiç etkilemiyor. ABD yönetimini kontrol eden Yahudi lobisine güvenerek tüm dünya’ya kafa tutuyor. Zulmüne devam ediyor. Gazze şehirlerinden güneyde Refah kentine göç eden çaresiz halk burada sıkışıp kaldı. Zalim İsrail sivillerin Gazze’yi terk ederek, Mısır’a ait Sina çölüne gitmelerini istiyor. Mısır bunu kabul etmiyor. Kabul etse bile çölde ne yapacaklar. Bu zalim ve vahşi İsrail, yardım dağıtanlardan birkaç parça gıda alabilmek için sıra oluşturan Gazzelileri bombalayarak 70 kişiyi öldürmüş. Yüzlerce kişi de yaralanmış.

Dayanılır gibi değil, tüm dünya ve İslam ülkeleri bu vahşeti seyrediyor. Hiçbir devlet müdahale etmeye cesaret edemiyor. Çünkü karşılarında, sırtını ABD ne dayamış, hak hukuk tanımayan bir zorba terör devleti var. Sanki güçlü bir devleti yenmiş gibi hava yapıyor. İnanılır kaynaklara göre Depolarında Nükleer bomba olduğu söyleniyor. Şuursuz ne yapacağı belli olmayan bir yönetim var. İsrail’i savunacağım diye tüm dünya devletleri üzerindeki itibarını kaybetmeyi göze alan ABD’nin de nasıl davranacağı belli değil. Onun için kimse müdahale etmeye cesaret edemiyor. Bu sebeple şerefsiz zalimler “Çobansız köyde değneksiz dolaşıyor.”

Bu zulüm daha ne kadar devam edecek. Bu vahşeti durdurmanın başka bir yolu yok mu diyenlere şunu söylemek istiyorum. İsrail’in para’dan başka hiç bir şeyi yok. Petrolünü, tüm ihtiyaçlarını çevresindeki Arap ülkelerinden, silah ve mühimmatlarını ABD den karşılıyor. Buna rağmen bu zalimler ile ticaret yapan, onun ihtiyaçlarını karşılayan İslam devletlerine yuh olsun. Gazze halkının başına gelenler onların da başına gelsin, diyemiyoruz. Çünkü Arap halkı bu duygusuzluğa asla rıza göstermez. Fakat göbeğinden ABD yardımına bağlı kişiliksiz yönetimler İsrail zalimlerini beslemeye devam ediyor.

ABD Başkanı Biden bir konuşmasında “Siyonist olmak için Yahudi olmaya gerek yok. Ben Yahudi değilim ama siyonist’im.” Dediği basından öğreniyoruz. Hani bizde bir söz vardır. “Merdi kıpti şecaat arz ederken siraktin söylermiş.” Kasım ayında başkanlık seçimine hazırlanan başkan, herhalde Yahudi lobilerine mesaj vermek istemiş. Fakat Yahudi azınlığın desteği, kendisini kurtaramayacaktır. Yetmez, Yahudi hükümetinin Bakanlarından olan My Golan ile Güvenlik Bakanı olan Ben-Gvir’in Filistinli masum sivilleri öldüren askerlerine destek çıkıp, kahraman ilan etmişler. Bunlar Devlet görevlisi değil, insan bile olamaz. Gözlerine kan bürümüş fanatik oldukları anlaşılıyor.  Kur’ândaki şu ayetleri okuyucularım ile paylaşmak istiyorum.

17/İSRÂ-4: Ve kadaynâ ilâ benî isrâîle fîl kitâbi le tufsidunne fîl ardı merreteyni ve le ta’lunne uluvven kebîrâ (kebîren).

“İsrailoğullarına kitapta (Tevrat'ta), “Yeryüzünde iki kere fesat çıkaracaksınız.” diye bildirdik. Ve gerçekten, büyük bir üstünlükle gâlip geleceksiniz.”

17/İSRÂ-5: Fe izâ câe va’du ûlâhumâ beasnâ aleykum ibâden lenâ ulîbe’sin şedîdin fe câsû hılâled diyâr(diyâri), ve kâne va’den mef’ûlâ (mef’ûlen).

“Artık ikisinden birincisinin vadesi (zamanı) geldiği zaman, (çok çetin) kuvvet sahibi kullarımızı sizin üzerinize gönderdik. Böylece evlerin aralarına girip (sizi) aradılar ve vaadedilen, yapılmış oldu.”

17/İSRÂ-7: İn ahsentum ahsentum li enfusikum ve in ese’tum fe lehâ, fe izâ câe va’dul âhıreti li yesûu vucûhekum ve li yedhulûl mescide kemâ dehalûhu evvele merretin ve li yutebbirû mâ alev tetbîrâ (tetbîren).

“Eğer ahsen davranırsanız, kendi nefsiniz için en iyisi olur. Eğer kötü davranırsanız, artık (o da) ona (nefsinize) aittir. Böylece sonrakinin (ikinci fesadınızın) vadesi geldiği zaman yüzünüzü karartsınlar ve mescide ilk defa girdikleri gibi girsinler. Ve üstünlük sağladığınız şeyleri mahvedip, helâk etsinler (yok etsinler).”

Yukarıdaki ayetlerde Yahudi kavminden bahsediliyor. Yeryüzünde iki kere fitne-fesat çıkaracakları bildiriliyor. Birincisinin geçmiş zamanda olduğu bildiriliyor. Yüce rabbimiz zaman ve mekânı kullanmadığı için, geleceği geçmiş gibi kullanabilir. İlk Fesat’ın Hz. Zekeriya (A.S.) Öldürülmesi olayı olduğu, bu sebeple Babil Kralı tarafından cezalandırıldıkları rivayet ediliyor. Gerçeği Allah bilir. Hz.Yahya (A.S.) öldürülmesi olayı olduğu rivayet edilen ikinci fesat’ta Mescit’’e girilmesinin engellenmemesinden bahsedilmesi, günümüzde Filistin gençlerinin Mescidi Aksa’ya alınmaması olayını hatırlatıyor. Bunun sonunda da cezalandırılacakları, masumlar üzerinde üstünlük sağlamalarını sebep olan ABD desteği ile silah ve mühimmatlarını kaybedecekleri anlatılıyor.  

İsrail hükümeti işgal altında tuttuğu Filistin’in Kudüs şehrindeki kutsal Aksa Mescidine ibadet için gelenlerden,  sadece yaşlı erkekleri içeri alıp, Filistinli gençleri cami içine almıyor. Onların orada toplanıp kendilerine karşı eylem yapmalarından çekiniyorlar. Gençler de, Cuma namazlarını sokaklarda kılmak zorunda kalıyorlar. İsra-7. Ayet’te bu uygulamanın yanlışlığının anlatıldığını sanıyorum. Bu yorum benim şahsi kanaatimdir. Gerçeği sadece Allah bilir. Okuyucularımın bana hak vereceklerini ümit ediyorum. İnşa-Allah da öyledir.

Yeryüzünde gelişen olayların hepsi Rabbimizin kontrolü altınadır. Bu olaylar İslam âlemi ve Filistinliler için şer gibi görünse de, Allah’ım izin verdiğine göre, bizim idrak edemediğimiz hikmetler olduğu muhakkaktır. Benim inandığım rabbim bu tek taraflı zulmü cezasız bırakmayacak. Bir şekilde zalimleri cezalandıracaktır. İsrail hükümetinin uyguladığı bu zulmü tasvip etmeyen Yahudiler olduğu gibi, Filistinliler öldürüldükçe göbek atıp sevinç çığlığı atan Yahudilerin olduğu da biliniyor. Allah onları ıslah etsin. Zulüm altında inleyen mazlum din kardeşlerimize de Allah yardım etsin. İsraillilerin yaptığı zulüm Moğol istilasında bile görülmemiştir.

Bu soy kırım olayının yaşanmasında, İnananlar için alınacak çok dersler vardır. Filistinlilerin, Arapların, diğer tüm Müslümanların Allah’tan uzaklaştıkları, İslam’ın gereği gibi yaşanmadığı için bu olayların yaşanmasına izin verildiği gibi düşünülebilinir veya yüce rabbimizin Müminlerin dereceleri yükseltmek, içinde bulundukları gaflet uykusundan uyandırmak. Güvenliklerinin sağlanabilmesi için birlik beraberlik içinde olmalarının gerekliliğini göstermek için izin verildiği şeklinde yorumlanabilir. Bu olaylardan sonra sömürgeci batı devletlerine karşı,  İslam toplumlarında bir uyanış silkinme belirtileri görülüyor. Bu sömürü düzeni artık bitecek. İnşa-Allah.

Bu zulmün baş sorumlusu ABD ve İsrail hükümetidir. İsrail hükümeti batıl itikadı ile kutsal mekânların kendilerine vaat edilen topraklar olduğunu iddia ediyor. Bunun için tüm dünyayı yakabileceklerini açıkça söylemekten çekinmiyorlar. Temel amaçlarının bu toprakları Müslümanlardan temizlemek olduğu anlaşılıyor. Siyonizm’in dünya Yahudi hâkimiyeti olduğu bellidir. Dünya’nın en büyük devleti olan ABD de bu ideolojiye yardım edeceği anlaşılıyor. Hür dünya devletleri de, bu gerçeği artık açıkça gördüler. Önümüzdeki yılların büyük olaylara gebe olduğu anlaşılıyor. Önemli olan, bu gerçekleri görüp, hakkın hukukun yanında saf tutulmasıdır.

Mübarek ramazan ayı da geldi. Mazlum Filistinliler, evsiz barksız, bu ramazan’ı nasıl geçirecek. Ramazan gelince tüm Müslümanlar sevinir. Bu sene sevinemiyoruz. Gazzeli’lerin durumu sebebi ile lokmalar boğazımızda kalacak. Cumhurbaşkanımız bu durumu düzeltmek için çırpınıyor. İslam ülke yönetimleri ile görüşüp kısmen de olsa bir çözüme ulaşmaya gayret ediyor. Fakat fanatik Yahudi yönetimi, Gazze halkının sürüldükleri yerden topraklarına dönmelerini kabul etmiyormuş. Bu yüzden bir çözüme ulaşılamadığı anlaşılıyor.

Savaşan tarafların şartları eşit olsa, başarılı olan kazanır diye düşünebilirsiniz. Ama öyle değil, birinin eli kolu bağlı, öteki son model silahlarla kadın, çocuk ve yaşlılara saldırıyor. İsrail ordusunun muhatabı Hamas olması lazım. Hamas da el yapımı, küçük çata pat oyuncak roketler ile son model silahlı eşkıya sürülerine kafa tutuyor. Buna rağmen Hamas aranmıyor. Onların yakınları olduğu düşüncesi ile sivil halk hedef alınıyor. Böyle dengesiz, haksız hukuksuz bir kör düğüşüdür gidiyor. Mazlumlar eziliyor. Korkak zalimler kahraman oluyor. Dünya tepki gösteriyor. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik konseyi böyle savaş olamaz diyor. Dinleyen yok.

İşimiz Allah’a kaldı. Dua etmekten başka, elden bir şey gelmiyor. Bu olaylar Müslümanların birlik ve beraberlik içinde Allah’a yönelmelerine sebep olmasını diliyorum. O zaman tüm sıkıntıların düzeleceğini ümit ediyorum. İslam âlemi Haçlı seferleri, Moğol istilası gibi belalar atlattı. Allah’ın izni ile bu imtihanı da atlatıp huzur içinde, nice Kadir gecelerine ve bayramlara ulaşılacağını ümit ediyorum. Yeter ki, biz Allah’a yönelelim.

10 Mart 2024

 

lutfitumturk@hotmail.com                                                                                       Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 11.03.2024
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
23.486