Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Gerçek Bayramlara Kavuşmak Garip Bir Bayram

Anasayfa » Güncel Olayların Yorumları » Gerçek Bayramlara Kavuşmak Garip Bir Bayram
share on facebook  tweet  share on google  print  

Gerçek Bayramlara Kavuşmak Garip Bir Bayram

"Güncel Olayların Yorumları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
Gerçek

Gerçek Bayramlara Kavuşmak

Garip Bir Bayram

Virüs salgını yüzünden, Müslümanlara yakışır, toplu iftar yemekleri ve Teravih namazlarındaki güzellikleri yaşayamadan geçirdiğimiz, bir Ramazan’dan sonra, hamd olsun bir Kurban Bayramına ulaşmak üzereyiz. Tüm dünya’da Virüsten üç Milyon kişi etkilendi. ülkemizde tespit edilen vaka sayısı 200 bini geçti. Dünya’da ölenler yarım milyon, ülkemizde ise beş bini aştı. Hepsini Allah rahmet eylesin. Günahların af ve mağfiret etsin. Ateş düştüğü yeri yakıyor. İnsanlar sevdiklerini kaybediyor. Cenazesinde bile bulunamıyor. Acısını yaşayamıyor.

Bu nasıl bir acıdır. Yâ rabbi! Daha ne kadar sürecek. Sosyal bir varlık olan insanlar, sevdiklerine yaklaşamıyor. Namazlarda saf tutulamıyor. Kulların birbirlerine vebalı gibi davranıyor. Baba oğluna, oğul babasına sarılıp, sevgisini gösteremiyor. Herkes birbirinden kaçıyor. Uzaktan görüşmek diye bir şey çıktı. Devletler bile uzaktan yönetiliyor. Aileler bölündü. Bu salgın biraz daha devam ederse, insanlar birbirinden soğuyacak. Kâbe’de tavaf durdu. Kutsal mekânlar garip kaldı. Hacı adaylarımız yola çıkamıyor. Bu azap daha ne kadar sürecek.

Bu konudaki şahsi kanaatimi, önceki yazılarımda ifade ettim. Bu Allah’ın gazabıdır. Kutsal kitabımızda yazıyor. Önceki tarihlerde de, böyle salgın ve çeşitli afetler yaşanmış. Allah, kendisine ve resullerine karşı çıkıp isyan eden, başkaların hak ve hukukunu çiğneyen, mazlumlara zülüm eden zalim ve kâfirleri uyarmak amacı ile benzer afetler ile insanları sınava tabi tutmuş. Hz. Musa zamanında yaşayan insanlar bile, bu azapların Allah’tan olduğuna inanıp, Allah’ın resulünden yardım istemişler.

7/A'RÂF-133: Fe erselnâ aleyhimut tûfâne vel cerâde vel kummele ved dafâdia ved deme âyâtin mufassalâtin festekberû ve kânû kavmen mucrimîn (mucrimîne).

“Bundan sonra, onların üzerine ayrı ayrı (zamanlarda) mucizeler, tufan, çekirge, bit (afeti), kurbağa (afeti) ve kan gönderdik. Buna rağmen kibirlendiler ve mücrim (günahkâr ve suçlu) bir kavim oldular.”

7/A'RÂF-134: Ve lemmâ vakaa aleyhimur riczu kâlû yâ mûsed’u lenâ rabbeke bi mâ ahide indek(indeke), le in keşefte anner ricze le nu’minenne leke ve le nursilenne meake benî isrâîl.

“Ve azap üzerlerine geldiği (vuku bulduğu) zaman: “Ya Musa (Allah'ın) seni sahip kıldığı ahd (nübüvvet ahdi) sebebiyle bizim için Rabbine dua et. Eğer bizden azabı kaldırırsan, biz sana mutlaka inanırız ve mutlaka İsrailoğullarını seninle beraber göndeririz.” dediler.

Ancak çağımız insanlarından bu konuda ses seda yok. Salgının aşı ve ilacını bulacağız. Bizi etkileyemeyecek diye israr ediliyor. Bir manada, ”Sen salgın verirsin ama biz onu etkisiz hale getirmesini biliriz.”  Demek isteniyor. Allah’a kafa tutuyorlar. Bu ne açmazlıktır, anlamak mümkün değil. Bu virüs şimdiye kadar nerede idi. Ortaya çıkmak için neden bu zamanı seçti. 2019 Yılı Kasım ayında ortaya çıktığına göre, bu zamanda Allah’ın gazabına sebep olacak ne yapıldı. Allah’ın bizi af etmesi için ne yapılması gerekir, gibi bir düşünce yok.

Rahmetli Şeyh Nazım Kıbrıs-i Hz.leri gibi bazı Allah dostları seneler önce, Çinden çıkacak bir virüs’ün dünya’yı boşaltacağını söylemiş. Çağımızda İslam ülkelerinin insanları, çıkarılan bazı bahaneler ile yurtlardan kovuluyor. Başta Filistin olmak üzere, Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen ve Nyanmar gibi ülkelerin insanları çadırlarda çile dolduruyor. Mısır, Suriye diktatörleri halkına zulmediyor. Demokrasi diye ahkâm kesen, batı ülkeleri ve uluslar arası kuruluşlar bu zulme rıza gösteriyor. Ülkelerindeki kargaşadan kaçabilmek için, ölümü göze alıp kendini denizi atan, hudut kapılarında horlanan, dışlanan, kovulan ellerindeki son paraları ve hatta organları çalınan on binlerce insanların hak ve hukukunu arayan yok. Onları savunanlar kınanıp, tenkit görüyor.

Allah, “El Adl” esmasının sahibidir. Kullarının özellikle İslam oldukları ve İslam’ı savundukları için horlanan, dışlanan, hak ve hukuku çiğnenen masumlar için bir şeyler yapacağı muhakkaktır. Bu açık zulüm ve hukuksuzluklara ilgisiz kalması düşünülemez. Zalimlerin cezasını mutlaka verir. Bütün inananlar bunu bilir. İnsanlığını kaybetmemiş, haktan yana gayri Müslimler bile bunu kabul ediyor. Uluslar arası kurumları kontrol eden Sömürgeci batı ile İslam dünya’sında çöreklenen, kendilerini Mümin zanneden münafıklardan ses yok.

Şu husus açıkça bilinmelidir. Kimse Allah’ı yenemez. Allah insanları uyarmak istedi ise, onlar uyanıp zulümleri için nedamet göstermeden, gazabını kaldıracağını zannetmem. Bunu nereden biliyorsun diyenler olabilir. Bunu anlamak için âlim olmaya gerek yok. Kutsal kitaplarda böyle yazıyor. Bu zulümler kaldırıldığında azap biter.

10/YÛNUS-13: Ve lekad ehleknel kurûne min kablikum lemmâ zalemû ve câethum rusuluhum bil beyyinâti ve mâ kânû li yu’minû, kezâlike neczil kavmel mucrimîn (mucrimîne).

“Andolsun, sizden önceki devirlerde yaşayanları zulmettikleri zaman helâk ettik. Ve onlara resûlleri beyyineler (deliller) ile geldi. Ve onlar inanmadılar. Mücrim kavmi işte böyle cezalandırırız.”

21/ENBİYÂ-11: Ve kem kasamnâ min karyetin kânet zâlimeten ve enşe’nâ ba’dehâ kavmen âharîn.

“Ve Biz, zalim olan nice ülkeleri kırdık (döktük, yok ettik). Ve ondan sonra başka kavimler inşa ettik.”

İslam’da Bayramlar, neşe sevinç, özellikle Kurban bayramı paylaşma, kucaklaşma günüdür.  Salgın yüzünden kaybedilen yakınlarımız, hukuku çiğnenen insanlarımız, ticari düzeni bozulan, giderlerini karşılayamayan esnaflarımız varken sevinemiyoruz.  Kurban kesip etlerini ihtiyaç sahiplerine versek, almak istemeyecekler. Bizi kırmamak için alsalar bile, Virüs şüphesi yüzünden kullanmayacak, nimetin israf olmasına sebep olunacaktır.

Ülkemizde de yaşanan bu olumsuzluklar, yalnız Kovid-19 ile sınırlı kalmadı. Bu yılın ilk altı ayında, doğuda ve batıda birçok deprem, sel felaketleri, yangından tutun fabrikalarda patlama ve trafik kazalarına kadar başımıza gelmeyen kalmadı. Sanki felaketler yılını yaşıyoruz. Yaz sıcaklarına ulaşıldığında Corona virüsünün biteceği söyleniyordu. Aksine zirve yaptığı söyleniyor. Alınan tedbirlerden insanlar sıkıldı. Tedbirlere karşı direnç başladı. Serbest hayata alışkın olan özellikle batı toplumlarında toplu sürtüşmeler yaşanıyor.

Olaya nasıl bakılırsa bakılsın, tüm insanlığın manevi bir sınav ile karşı karşıya olduğu anlaşılıyor. Birilerinin Allah’ın gazabına sebep olacak hukuksuzluklar yapıldığı çok açık. Güçlünün zayıfı ezdiği bir dönem yaşanıyor. Uluslar arası kuruluşlarda sorumsuzlukların engellenmesi yönünde bir gelişme yok. Filistin’de zulüm devam ediyor. Ülkelerinden kaçan mazlumların boğulmaları için açık denizlere itilmeleri önlenemiyor. Kimseye hesap vermek zorunda olmadığını zenneden zalimler, yaratıcımızın tüm kâinatı kontrol ettiğini unutuyor.

8/ENFÂL-25: Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah(hâssaten), va'lemû ennallâhe şedîdul ikâb (ikâbi).

“Ve sizden (içinizden), sadece zalim kimselere isabet etmeyen, onlara has (özel) olmayan (diğerlerine de isabet eden) fitneden sakının (takva sahibi olun). Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu biliniz.”

Sömürgeci batı toplumlarında Corona virüs engellenemiyor. Temmuz ortası itibarı ile her gün iki yüz binden fazla kişinin virüse yakalandığı, günlük ölümlerin on binleri geçtiği görülüyor. Bu konuda ABD, Brezilya, Avrupa ve Rus’ya başı çekiyor. Önceki yazılarımızda ifade ettik. İsrarla bir defa daha tekrar edelim. Bu belalardan kurtulmanın yolu, zalim olan güçlülerin nademet gösterip, zulümden vaz geçmeleridir. Aksi halde Bu belalardan kurtulabileceklerini sanmıyorum. Bir daha yazalım. Kimse Allah’ı yenemez.

10/YÛNUS-12: Ve izâ messel insâned durru deânâ li cenbihî ev kâiden ev kâimâ(kâimen), fe lemmâ keşefnâ anhu durrehu merre ke’en lem yed’unâ ilâ durrin messeh(messehu), kezâlike zuyyine lil musrifîne mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).

“Ve insana bir darlık (musîbet, sıkıntı) isabet ettiği (dokunduğu) zaman, yatarken, otururken veya ayaktayken Bize dua etti (eder). Fakat onun sıkıntısını ondan giderdiğimiz zaman ona isabet eden darlıkta (sıkıntıda) Bize dua etmemiş gibi döndü (döner). İşte böylece müsriflere, yapmış oldukları şeyler süslendi.”

Bu ortamda düşen görev, Allah’ın her şeye kadir olduğunu inanarak ona yönelmek,(Ruhen ona ulaşmayı dilmek) emir sahiplerinin önerdiği tedbirlere riayet ederek, Allah’ın takdirine teslim olmaktır. Yukarıdaki ayette ifade edildiği gibi, bu afetlerden masumlar da zarar görüyor. Bu duygular ile yüce rabbimizin afetleri ülkemizden ve masumlardan uzaklaştırmasını diliyoruz. İnsanların birbirleri ile kucaklaşabildiği, masumların ezilmediği, masumlarım yurtlarından kovulmadığı gerçek bayramlara ulaştırmasını dilerim.

10 Temmuz 2020

lutfitumturk@hotmail.com                                                                                     Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi Tümtürk
Tür : Diğer Tarih : 14.07.2020
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
23.438